Ama ne yazık ki, son 50 yılda Mithatpaşa Caddesi’nde cumbalı bütün evler yıkılmış, birer harabe haline gelmiştir.
Restorasyon uzmanı Mimar Mert Çelik, bunun; yönetmeliklerin tam uygulanmamasından kaynaklandığını söylüyor ve hem Anıtlar Kurulu’nun, hem de yerel yönetimlerin eksikleri olduğuna değiniyor. Çelik, restorasyon süreçlerindeki en önemli sorunlardan birinin uzman eksikliği olduğunu söylüyor ve işin ehline teslim edilmemesi olduğunu belirtiyor.
“Kentsel SİT alanı uygulama hükümlerinde K ve K 1 koşullu iki kullanım belirlenmiş olması ve bunların açılımları da sorundur. K kullanım alanında sadece konut ve eğitim tesisleri olarak kullanıma izin verilmiştir. K 1 kullanımlı alanlarda ise yurt, otel, lokanta, bar ve kafe gibi ticari donatılara izin verilmektedir. Kağıt üzerinde doğru olan bu yaklaşım, uygulamada ise yanlıştır. Bu planlama, tarihi yapılar açısından bir önem sırası belirlenmesine neden olmaktadır. Ticari kullanımların dışında konut kullanımına yakın olan ev pansiyonculuğu ve yurt kullanımı gibi faaliyetlere izin verilmiş olsa, hem mevcut yurt sorununa bir nebze çözüm bulunmuş olur, hem de daha fazla yapının restorasyonuna öncülük edilmiş olur” diyor.
Buca ve Bornova gibi Levanten kentlerdeki devasa köşkler de bu nedenlere bağlı olarak restore edilemiyor, kaderine terk ediliyor.
Kilisede iftar
Buca ’nın en eski yapılarından biri Protestan Kilisesi’dir. 1830’lu yıllarda yapılmış, yıprandığı için cemaat, dönemin Padişahı Abdülaziz’den yardım istemiş, bu talep kabul edilip kilise onarıldıktan sonra da padişah, Levantenlerin daveti üzerine Buca’ya gelmiş.
Kilisenin bahçesi bir tarihi barındırıyor. İzmir’in en ünlü Levantenlerinin mezarları burada. Cumhuriyet’ten sonra İngilizler İzmir’i terdekince bu yapı, zamanla belediye meclis salonu, nikah salonu ve kütüphane olarak hizmet verdi. Sonunda hıristiyan bir işadamı olan Ertan Çevik’in denetimine ve kullanımına verildi.
rtan Çevik, bahçedeki mezarları düzenledi, binayı onardı ve bir cemaat oluşturarak burasını faal bir kilise haline getirdi.
Kiliseyi ve bahçesini her türlü etkinliğe açtı. Hoş görünün gerçek bir temsilcisi oldu. En muhafazakar Müslümanlar bile onun dostluğunu kazandı.
Ve Ertan Çevik, bir olmazı başardı. Kilisede iftar yemeği verdi. Bahçeye kurulan dev çadırdaki iftar yemeğine davet ettiği herkes geldi. Bütün konuklarıyla ilgilendi. Hoca, dualar etti. Herkes huşu içinde orucunu açtı.
Ve kilisede iftar, dinler arası hoşgörünün ne kadar önemli olduğunu vurgulayan çok önemli bir örnek oldu.
Ertan Çevik sayesinde.
Eşek sayısı
Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren Türkiye’de gerçek sonuçlar elde edilmese de eşek sayımı yapılırdı.
Eşek, tarımın temel ögelerinden biriydi. 40 bin köy vardı ve her köyde 50 eşek olduğu var sayıldığında bu sayı 2 milyonu buluyordu.
Eşek pazarları kurulurdu ve İzmir’de pazarın kurulduğu Tepecik’teki alan, her hafta sonu dolar taşardı.
Eşek, çiftçinin makam aracıydı. Eşek, çiftçinin lojistik aracıydı ve eşek ailenin her şeyi idi.
Cumhuriyet öncesi çokça olan deve kervanları eşeksiz asla oluşmazdı.
Eşek, o günlerin şartlarında bir konfordu. Masrafı az, kolay bulunan, cefakar bir hayvandı.
Son 20 yılın politikaları; tarım ve hayvancılığı boş verircesine Türkiye’yi bu günlere getirirken sadece bu 20 yıl içinde eşek sayısı 310 bin azalarak 100 binlere düştü.
Bir kısmı da mobiletlerin bollaşması yüzünden yok oldu gitti.
Bağcılık da yapan bir ailenin çocuğuyum., Bizim de eşeğimiz vardı ve ona çok değer verirdik. Babam, sopayla vurulmasını asla istemezdi. Eşek deyip geçiyoruz ama bugün; o hayvanın işimize ne kadar çok yaradığının ancak farkına varabiliyoruz.
Havaalanı kazığı
Çoğumuzun yolu bir şekilde düşüyor ve yine çoğumuz ihtiyaç hissettiğimizde o büfelere yöneliyoruz.
Bir tost 150 lira.
Bir şişe su 30 lira.
Bir gevrek 40 lira.
Çikolata, maden suyu, ciklet, kağıt mendil, pil, kalem gibi ihtiyaç maddelerinin fiyatları piyasanın neredeyse 10 katı.
Ne özelliği var havaalanlarının?
Hiçbir özelliği yok ama dükkanlar, açık artırma ile kiraya verildiği için sonuç böyle oluyor.
Hiçbir büfenin önünde sıra yok. Bütün gün sinek avlıyorlar ama o fiyatlarda da ısrar ediyorlar.
Çünkü ödedikleri kiranın karşılığını almak istiyorlar.
Sonunda uçakla seyahat edecekleri de enayi yerine koyuyorlar. Bu kısır döngü bitmek bilmiyor.
İbrahim Ormancı - Duvar Yazıları
Etin kilosu 300 TL'yi geçti. Gelen Ramazan değil Rama-ZAM ayı sanki mübarek!
***
Benim oğlan edebiyat dersinde kompozisyon yazıyor. ''Umut fakirin Ramazan pidesidir'' atasözünü açıklıyor. Demek canı pide çekmiş keratanın. Akşama gidip alayım bari!
***
Darıldın mı cicim bana? Bir kilo soğan bile alamadım sana!
***
Ne Süpermen oldum ne de Batman. Canım Türkiye'mde kodaman oldum yetmez mi?
***
Yeni bir araştırmaya göre ölüm gerçekleştikten sonra beyin 10 dakika daha yaşıyormuş. Peki ölen beyinsizin tekiyse ne olacak?
***
Televizyona çıkıp din adına saçmalama kardeşim. En azından ağır ol da molla desinler değil mi ama!