Yeni başkanlara tavsiyeler

Abone Ol

Yıllar önce bir meslek büyüğüm, yine böyle günlerden birinde; yeni seçilen belediye başkanlarına tavsiyelerde bulunmuştu.
Aklımda kalanlar, “Beyaz çorap giymeyin”, “Sabahları sarımsaklı çorba içmeyin”, “Uluorta alkol almayın”, “Belediyeye her gün, herkesten önce gelin ”gibi tavsiyelerdi.
Aslında bunların güncellenmeye ihtiyacı var.
Teknoloji çağında yaşıyoruz.


Onun için ben, öncelikle yeni başkanların dijital teknolojiyi iyi öğrenmelerini tavsiye ederim. Yıllar önce meslek büyüğümün söyledikleri elbet baki ama mesela belediye başkanları yabancı dil bilmeli. Makam araçlarında daha mütevazı olmalı. Makamında, ziyaretlerde ve kabullerde kravat takmalı ama halkın arasındayken sade giyinmeli, halkla arasına mesafe koyan bütün detayları yok etmeli. Halk günleri düzenlemeli. Vatandaş, bu vesileyle kendisine ulaşmalı. Cenazelere mümkün mertebe katılmalı, nikah kıymaya vakit ayırmalı. Belediyenin bütçesini evinin bütçesi gibi yönetmeli. Tasarrufa önem vermeli. Vaatlerini belediyenin girişine asmalı. Yerine getirdiklerini işaretlemeli. Şeffaf olmalı. Kendisine o vermeyenlere de hizmet sunmalı. Disiplin ve hoşgörü ölçüsünü iyi dengelemeli, bu anlamda ‘Hulusi Kentmen’ modelini örnek almalı.
Hizmet döneminin sonlarına geldiğinde; seçilemeyeceğini de dikkate alarak kendisinden sonra gelecek başkana sıkıntılı bir belediye bırakmamalı. Onu ipotek altına alacak girişimlerden uzak durmalı. Son gün bir proje başlatmamalı, son gün belediyeye personel almamalı. Ve son olarak, şov yapacağım diye iş makinalarına binip poz vermemeli. Unutmayın , dozer operatörlüğü dahil pek çok makinanın kullanılması için ehliyet gerekli. Başınızı derde sokmayın.
Bütün bunlar yapılabildiğinde; o başkan, hem hizmet süresi içinde iyi anılacak, hem de yeni dönemde kendisine yeni bir başkanlık kapısı açılmış olacaktır.
Bütün başkanlarımıza başarılar diliyorum.

Makam aracında birinciyiz

Devlet literatüründe makam aracı diye bir tanımlama yoktur. Hizmet aracı vardır.
Hizmet aracı, devletin işlerinde kullanılan, makama da hizmet eden bir araçtır ve “saltanat” sürülsün diye icat edilmemiştir.
Fransa’da ‘Hizmet aracı’ adı altında toplam 9 bin araç varken, Japonya’da bu sayı 10 bin kadardır. Almanya’da ise 11 bin.


Türkiye’de; sıkı durun, 125 bin.
Bu araçlar, bir yığın para ödenerek alınır, birilerini evinden alıp işine götürür. Şoförü vardır, yakıtı vardır. Ve sonuçta ciddi bir harcamayı gerektirir.
Adı makam aracına dönüştürüldüğü için çarşı pazara gitmek için de kullanılır, kimse bir şey demez.
İlginci, makam sahibini evinden alıp iş yerine getirir. Bütün gün kapı önünde bekler. Şoförü, gün boyu aracın tozunu alır, Kordelya Radyo’yu dinler ve başka hiçbir iş yapmaz gün boyu. Akşam gelince, patronunu evine bırakır, o kadar.
Buz, bu kadar zengin miyiz?
Elbette değiliz ama saltanatı seven bir geleneğe sahip olduğumuz için zengin olmasak da öyle görünmeyi severiz.
Elhasıl; makam aracı tanımını hizmet aracı tanımına dönüştüremediğimiz sürece bu saltanatımız sürecektir.

Bankamatik memurları

Çokça konuşuluyor ve tartışılıyor.
Belediyelerin pek çok kimseye çalışmadığı halde maaş ödediği ve bunu bankamatik yoluyla yaptığı konusu, toplumun midesini bulandıran çok önemli bir konu.
Her kim ki, beyaz bir sayfa açmak istiyorsa; partisinin üst kademelerinden gelebilecek uyarıyı dikkate almadan bu konunun üzerine eğilmeli, geçmiş dönemin bankamatik memurlarını belirlemeli, bunların çalışmadıkları halde maaş aldıklarını kanıtlamalı ve bu ödenen paraları kendilerinden talep etmelidir.
Bu yapılmayacak ve yeni dönemde de yeni bankamatik memurları üretilecekse halimiz yaman demektir. Buna izin vermeyecek bir sürecin başlamasını istiyor ve bekliyoruz.

İBRAHİM ORMANCI

Yeni bir araştırmaya göre ölüm gerçekleştikten sonra beyin 10 dakika daha yaşıyormuş. Peki ölen beyinsizin tekiyse ne olacak? 
***
Fazla iş temposu hasta ediyormuş. Yalnız o işi bulamayıp aylarca işsiz olanlar da intihara kalkışıyor ne haber? 
***
Havası kirli, suyu kirli. Yapılan binalardan ise toprak gözükmüyor. Yine de ''Bir başkadır benim memleketim '' şarkısını söyleyecek miyiz Ayten Alpman?

İran sınırından Türkiye'ye gelmek isteyen daha çok Afgan vatandaşı 3 milyon mültecinin gözü bizdeymiş. Ha gayret 100 milyon kişi olmaya az kaldı. Haddini bil Avrupa. Gümbür gümbür geliyoruz oraya!
***
Arnavutluk Başbakanı Edi Rama soru soran kadın muhabiri kameralar önünde itmiş. Bizim ülkede gazeteciler itilmez. Yaka paça gözaltına alınırlar!