Vatanımın en sevdiğim özelliklerinden birisi; ülke olarak nerede bir zulüm varsa yanında, durdurabilmek, nerde mazlum varsa yaralarını sarabilmek için göstermiş olduğumuz birlik ve beraberlik. Çok ilginçtir ki, milli maçlarda bile birlik ve bütünlük sağlayamayan yurdum insanı nerede ve kime olursa olsun yardım yapmak için anında bütünleşir.
Tüm dünyanın yaralarını sarabilmeyi çok isterdim. Çocukça gelebilir ama bazen hayal kurarım. Öyle para pul, mal mülk hayali değil. Daha çok insana ve daha çok hayvana yardım edebilme hayali. Keşke filmlerdeki gibi sihirli güçlerimiz olsa da dünyayı daha da güzelleştirsek diye. Neyse işte böyle.
Günlerdir dozu gitgide artan ve çocukların, masumların öldürüldüğü en iğrenç halini yaşatan savaş diyeceğim ama savaş, iki ya da daha fazla güçler arasında yapılır. Bu; sivillere, masumlara, muhtaçlara yapılan bir zulümdür! İşte bu zulüm görüntülerini izliyoruz.
Öldürülüyor insanlar, çocuklar, hayvanlar, öldürülüyor insanlık…
Savaş kadar zulüm içeren başka bir görüntü içimi ayrıca acıttı. Sokakta yürüyen kediye sebepsiz yere tekme atan kadın! Bereket ki, kedi çok akıllı. Kime neden nasıl sığınacağını biliyor. Sokaktan geçen iki genç delikanlıya sığınan kedi gördünüz mü hiç? Ben gördüm, ben izledim! Gördüğü gereksiz ve sebepsiz şiddet sonrası iki genç delikanlıya sığındı hiç kimseye, hiçbir zararı olamayan kedi. Gençler ne mi yaptılar? Sebepsiz yere sokakta tekme atan kadına, kediye yaptığının aynısını yaptılar. “Elinize sağlık gençler” dedim içimden. Şiddeti sevmeyen ben, kadın hak ettiğini yaşadığı, yaşattığını yaşadığı için mutlu oldum. Yalan mı söyleyeyim. Hiç valla umurumda bile değil kimin ne düşündüğü. Yaşattığını yaşadı!
Bana soruyorlar, “Sen hiç korkmuyor musun? Böcekler, hayvanlar sana zarar verir diye". İnanın, o hayvanların nasıl davranış sergileyeceğini biliyorum ama insanın ne yapacağını kestiremiyorum. Maalesef ki doğadaki habitat içerisinde en temkinli olunması gereken canlı; insan.
Yaşam da, bir ağaç parçasının çatala dönüşmesi gibidir. Sana verilenler odun parçasıdır. Senin yaşadığın da, o odun parçasında gördüğün kadardır. Gördüklerini arttıran da, algının açıklığı ve tecrübelerindir. Severken, sevilmeyi beklersen menfaate dönüşür sevme işi. Ben sevmeyi severim. Sevilmeyi beklemeden, sevmenin bana verdiği şifasını severim. İçimdeki kıpırtıyı, yüzümdeki tebessümü severim. Bunu da bana, insan dışındaki canlılar öğretti. Onları hep sevdim. Benden kaçsalar da uzaktan sevdim. Çünkü sevmek bana iyi geldi… Çünkü onlardan öğrendim sevmeyi…
İçinde hiç sevgi barındırmayanlar maalesef ki öldürür, zarar verir, görmediği sevginin öfkesini tüm dünyadan çıkartmak ister. En korkunç olanı da; sevilmekten korkar! Hiç günahsız bir canlıya zarar veren kadın gibi. Oysa sevmenin şifacı bir yanı vardır. İçlerindeki bitmek tükenmek bilmeyen öfkenin tek tedavisi yine sevgiden geçer. Karşılıksız iyilik yapmayı, ticarete dönüştürülmeyen sevgiyi tüm insanlığa öğrettiğimiz gün daha güzel bir dünya da yaşıyor olacağız.
Biliyorum; her şeyin bir denge içinde olduğunu. Bir canlının hayatta kalması için, bir canlının yok olması gerektiğini… İyi ve kötünün savaşı da böyle. Hiç dinmeyecek belki, hatta belki de o uğurda yok olup gideceğiz. Ancak ne tarafta olduğumuz ve ne ile anılacağımız önemli. Katil bir hükümetin uyguladığı zalimliğe karşı daha dirayetli durmalı, bugün elimizdeki imkânlarla ne yapabiliyorsak onu yapmalıyız. Bir olmazsak, yok oluruz... Arafta kalmak yakışmaz bize. Taraf olabilmeyi bilmeli insan. Doğru ile yanlış arasında tarafınız olmalı, arafta yaşamamalıyız hayatı.
Hepimizin dünya barışı üstüne belirli bir isteği var eminim ama o gücü hala tam olarak elimize alamadık. Ancak bir olur ve daima gelişmek üzere çalışırsak, dünyaya belki de uzun zaman sonra adaleti getirebilecek güçlerden biri olacağız. Ve hatta kim bilir sevgisiz insanlara sevmeyi ve hatta sevginin korkulacak bir şey olmadığını bile öğretebiliriz. Biz hiç düşünmeden dünyadaki yaraları sarmak için birlik olabilirken en yakınımızdakileri şifalandırmak ile başlayabiliriz bugünden dünyayı güzelleştirmeye. Tüm sevgisizlere sevgiyi öğretebiliriz belki de. Benim elimden ne gelir ki? Ben ne yapabilirim ki dünya için?” diye düşünmek ise yapılabilecek en büyük yanlışlardandır. Akışına bırakmak kabullenmekten geçer. Yaşanılan tüm çirkinlikleri kabul edip, sineye çekmek isterseniz onu bilemem. Ancak insan olarak duyduğunuz en küçük bir rahatsızlığınız varsa gidişattan önce kendimizi sevmeli, sevginin karşılıksız olduğunu bilmeli ve tarafımızı belli etmeliyiz.
Çünkü zulüm (zulm) kelimesi; siyah, kara, karanlık olma kelimelerinin kökünden gelir. Zülüm yapanlar sevgiden yana karanlık olanlardır. Işığınız sevgiden yana olsun. Karşılıksız da olsa sevin, sevgiyi öğretin… Öğretin ki, dünya daha yaşanabilir bir yer olsun, masumların öldürülmediği, sokak hayvanlarının sebepsiz yere tekmelenmediği…
Ylz derki; korkuyorsa insan yaşamaktan/yaşatmaktan sakın ola şikâyet etmesin hayattan/katlandıklarından!