Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Hz. İsa’nın öldüğüne dair yaptığı son açıklama, sosyal medyada geniş çaplı bir tartışma yarattı. Erbaş’ın ifadeleri, Kur’an-ı Kerim’in Nisa Suresi’nin 157. ve 158. ayetleriyle çeliştiği şeklinde yorumlandı. Bu ayetler, Hz. İsa’nın ne çarmıha gerildiğini ne de öldürüldüğünü, aksine Allah tarafından doğrudan kendisine yükseltildiğini ifade etmektedir.

Nisa Suresi’nin 157. ayetinde, “Onlar İsa’yı ne öldürebildiler, ne de çarmıha gerebildiler. Öldürdükleri başkasıydı, fakat onlara İsa gibi gösterildi.” ifadeleri yer alırken, 158. ayette ise, “Bilakis Allah onu kendi katına yükseltti.” denilmektedir. Bu ayetler, Hz. İsa’nın ölmediğine ve Allah tarafından göğe yükseltildiğine dair açık bir kanıt sunmaktadır.

KİM NE DEDİ?

Yalova Ü. İslamî İlimler Fakültesi'nden Ebubekir Sifil, "Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş’ın Hz. İsa (a.s)’ın ile öldüğünü söylemesi büyük bir hatadır. Hz. İsa (a.s)’ın ölmediği, göğe çekildiği ve kıyamete yakın yeryüzüne ineceği konusu Kur’an ve Sünnet’le sabittir. Tarih içinde Mu’tezile’ye mensup birkaç isim dışında bu meseleyi inkâr eden olmamıştır. Sn. Erbaş’ı bu hatadan dönmeye davet ediyoruz" dedi.

Cübbeli Ahmet olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü de şu açıklamayı yaptı:

Diyanet İşleri Başkanı, Ehl-i Sünnet inancına muhâlif olan bir görüş açıklamış ve buna dâir âyet ve hadîsten hiçbir delîl getirememiştir.

Şimdi sizlere 'Îsâ Aleyhisselâm’ın ölmediği ve âhir zamânda dünyâya ineceğine dâir ma'nâlar ihtivâ eden 3 âyet-i kerîmeyi ve tefsîrinde vârid olan bazı hadîs-i şerîfleri ve ulemânın görüşlerini tertîb üzere nakledeceğiz:

Âl-i İmrân 55

55- Allâh (onların hîlelerine karşılık vermek üzere) bir vakit buyurmuştu ki: “Ey Îsâ! Şüphesiz Ben seni (yeryüzünden) tamâmen al(ıp Yahûdîlerin öldürme teşebbüsünden kurtar)ıcıyım ve seni Kendi (meleklerimin karargâhı olan gökleri)me yükselticiyim, o kâfir olmuş kimseler(in senin hakkında söyledikleri kötü sözler)den de seni temize çıkarıcıyım ve kıyâmet gününe kadar, sana hakkıyla tâbi olmuş (Müslüman) kimseleri (hem ilmî sahada, hem de ekserî zamanlarda silah gücü bakımından) kâfir olmuş kimselerin üstünde (gâlip) kılıcıyım.

Sonra (âhirette senin de, ümmetinin de) dönüşünüz ancak Bana (âit olan âhiret yurduna)dır. Artık (o zaman dînî konularla alâkalı) kendisinde sürekli ihtilâf etmekte bulunmuş olduğunuz şeyler husûsunda (kimin haklı, kimin haksız olduğuna dâir) aranızda Ben hüküm vereceğim.

Bâzı zındıklar âyet-i celîlede geçen: “Seni teveffî ettirecek Benim” cümle-i celîlesinden yola çıkarak şu anda Îsâ (Aleyhisselâm)ın vefât etmiş olduğunu, dolayısıyla kıyâmete yakın dünyâya gönderilmeyeceğini söylemektedirler ki onların bu hezeyânı diğer birçok âyet-i kerîme ve hadîs-i şerifle çeliştiğinden, Ehl-i Sünnet inancına muhâlif olan bâtıl bir görüştür.

Zîrâ Hasen (Radıyallâhu Anh)dan rivâyete göre; Ehl-i Sünnet ulemâsı, burada geçen “Teveffî” kelimesini; halk dilinde yaygın olan “Öldürme” anlamında değil de, lügatlerde mârûf olan “Kabz (tamâmıyla alma)” mânâsında tefsîr etmişlerdir.

Zâten peşi sıra gelen: “Seni Kendime yükselteceğim” ifâde-i celîlesi de bunun, ölen diğer mübârek insanların ruhlarının göğe yükseltilmesi gibi rûhânî bir ref‘ anlamında olmayıp, bir insanın hem bedeniyle hem de rûhuyla diri olarak göğe yükseltilmesi mânâsında olduğuna delâlet etmektedir.

Nitekim İbnü Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ)dan nakledilen; Taberî ve Kurtubî (Rahimehümellâh) tarafından da tercih edilen sahîh görüş; Îsâ (Aleyhisselâm)ın uyutulmaksızın canlı ve uyanık hâliyle göğe kaldırıldığıdır. (et-Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, 5/448-453; es-Sa‘lebî, el-Keşf, 11/569-570; el-Beğavî, Me‘âlimü’t-Tenzîl, 1/447; İbnü ‘Atıyye, el-Muharrarü’l-vecîz, 2/263; el-Beyzâvî, en-Nesefî, el-Hâzin, -Mecmû‘atü’t-tefâsîr-, 1/506; el-Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, 4/233-235, 7/503)

Îsâ (Aleyhisselâm)ın bu zamâna kadar hiç ölüm tatmadığı ve hayatta olduğu îtikādı ise mütevâtir hadislerle sâbit olduğundan Ehl-i Sünnet arasında ittifaklı bir konudur.

Nisâ 157-159

157- Bir de onların: “Biz Allâh’ın Rasûlü (bilinen) Meryem oğlu Îsâ Mesîh’i gerçekten öldürdük” demeleri sebebiyle (onların kalplerini mühürledik).

Hâlbuki onlar onu öldür(e)mediler ve onu as(a)madılar velâkin onlar(ın kafalarını karıştırmak) için (onu öldürmeye gönderdikleri Yahûdî’nin şekli, Allâh tarafından Îsâ (Aleyhisselâm)ın sûretine) iyice benzetildi (de, onu çarmıha gerince Îsâ (Aleyhisselâm)ı astık sandılar).

Ama şüphesiz o (Yahûdî ve Hristiyanlara mensup) kimseler ki onun (öldürülüp öldürülmediği) hakkında ihtilâfa düşmüştürler; elbette onlar on(un asılmış olup olmadığın)dan büyük bir şüphe içindedirler.

Kendileri için bu hususta tamâmen zanna (ve tahmîne) uymaktan başka (gerçek inanç ifâde eden) hiçbir ilim yoktur. Zâten onlar onu (öldürdüklerini söylüyorlarsa da, kendilerince kesinkes ve) yakînen öldürmüş (olduklarına kanâat getirmiş) de değildirler.

158- Doğrusu Allâh onu Kendisin(in ulaşılmaz mülkü olan gökler)e yükseltmiştir. Zâten Allâh (istediğinin gerçekleşmesine engel olunamayacak derecede güçlü olduğundan, Îsâ (Aleyhisselâm)a saldıran Yahûdîlerden intikam almaya) dâimâ (muktedir bir) Azîz ve (onu göklere yükseltme gibi kararlarında hikmet sâhibi bir) Hakîm olmuştur.

Bu âyet-i kerîmelerden anlaşıldığı üzere; Yahûdîler Îsâ (Aleyhisselâm)ı öldürememişlerdir, dolayısıyla çarmıha gerilen kişi, onu öldürmek üzere gönderdikleri Yahûdî’dir ki, Allâh-u Te‘âlâ onun yüzünü Îsâ (Aleyhisselâm)a benzeterek, Îsâ (Aleyhisselâm)ı da diri bir hâlde göklere kaldırarak bu konuyu onlar için içinden çıkılmaz bir hâle sokmuştur. Bu yüzden Hristiyanlar da büyük çelişkidedirler, zîrâ onlar da Îsâ (Aleyhisselâm)ın çarmıha gerilerek öldürüldüğü gibi yanlış bir inanca sâhiptirler. Allâh-u Te‘âlâ’nın Müslümanlara lütfettiği doğru inanç ise, Hasen (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere: “Îsâ (Aleyhisselâm)ın ölmemiş olduğu ve kıyâmetten önce tekrar döneceği” (et-Taberî, rakam:7129, 3/288) şeklindedir ki bir sonraki âyet bunu açıkça ifâde etmektedir.

159- Andolsun ki; Ehl-i Kitap (olan Yahûdî ve Hristiyanlar)dan hiçbiri hâriç olmamak üzere (hepsi de Îsâ (Aleyhisselâm)ın) ölümünden önce (kıyâmete yakın yeryüzüne indiğinde) mutlaka o(nun, Allâh’ın oğlu değil de, kulu ve Rasûlü olduğu)na îmân ede(rek İslâm’a gire)cektir. Kıyâmet gününde ise o (Îsâ (Aleyhisselâm) kendisini inkâr etmiş Yahûdîlerin ve ona ilâhlık pâyesi vermiş olan Hristiyanların kâfir olduklarına dâir) onlar aleyhine bir şâhit olacaktır.

Bu âyet-i kerîme: “Îsâ (Aleyhisselâm)ın vefâtından önce Ehl-i Kitap’ın tamâmının ona Allâh’ın kulu ve Rasûlü olarak doğru bir inançla îmân edeceğini” bildirmesi hasebiyle “Îsâ (Aleyhisselâm)ın âhir zamanda Deccâl’i öldürmek ve Hazret-i Mehdî’ye yardım ederek İslâm’ı dünyâya hâkim kılmak için gökten ineceği” îtikādının doğruluğuna delâlet etmektedir. Nitekim Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)ın bu âyeti bu mânâ üzere tefsîr ettiği Buhârî ve Müslim’de zikredilmiştir. (el-Buhârî, rakam:3448, 4/168; Müslim, rakam:155, 1/135)

İmâm-ı Taberî (Rahimehullâh) bu husustaki rivâyetleri sayfalarca zikrettikten sonra netîce olarak; bu âyet-i kerîmenin tefsîrinde vârid olan kavillerin doğrusunun bu görüş olduğuna hükmetmiş ve tercih sebebi olarak birçok delil serdetmiştir. (et-Taberî, Câmi‘u’l-Beyân, 7/663-667, 672; el-Mâtürîdî, et-Te’vîlât, 3/411; İbnü Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-‘Azîm, 2/452)

Zîrâ Îsâ (Aleyhisselâm) indiğinde İslâm dîninden başka bir dînin kalmayacağı sahîh hadîs-i şerîflerde bildirilmiştir. (Ebû Dâvûd, es-Sünne:13, rakam:4324, 4/117; Ahmed ibnü Hanbel, el-Müsned, rakam:9632, 15/398)

Zâten Îsâ (Aleyhisselâm) da peygamberlik vasfıyla değil, Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem)e ümmet olma şerefini elde etmek üzere inecektir.

Zühruf 61

61- Yine şüphesiz ki o (Îsâ (Aleyhisselâm)ın âhir zamanda yeryüzüne inişi), elbette o (kıyâmet) ân(ının yaklaştığının anlaşılması) için önemli bir bilgidir. (Ey kullarım!) Öyleyse onun (vukûu) hakkında aslâ şüphe etmeyin. Siz Bana (ve rızâma ulaştıran dînime ve rasûlüme) hakkıyla tâbi olun. İşte bu (sizi dâvet ettiğim din) dosdoğru bir yoldur.

Taberî, Ebû Hayyân ve Beyzâvî gibi birçok müfessirin beyânı vechile; bu âyetteki zamîrin, Îsâ (Aleyhisselâm)ın inişinden bahsettiği konusu, İbnü Abbâs, Mücâhid, Katâde, Hasen, Süddî, Dahhâk ve İbnü Zeyd gibi sahâbe ve tâbi‘înin birçok müfessiri tarafından açıklanmıştır. Birçok sahih hadîs-i şerîfte de: “Îsâ (Aleyhisselâm)ın şu ana kadar ölümü tatmadığı, cism-i şerîfiyle ikinci kat semâda diri olduğu ve kıyâmete yakın Hazret-i Mehdî’ye yardım etmek üzere Deccâl’ı katletmek ve İslam’ı dünyâya hâkim kılmak için Şâm’daki beyaz minâreye ineceği ve kırk sene kadar İslâmiyet’i dünyâda hâkim kıldıktan sonra vefât edeceği” bildirilmiştir. (el-Buhârî, es-Sahîh, el-Enbiyâ:50, rakam:3265; Müslim, es-Sahîh, el-Îmân:71, rakam:155; et-Taberî, Câmi‘u’l-beyân, rakam:30949-30950, 11/204-205)

Bu konudaki hadîs-i şerîfler mânevî tevâtür derecesine ulaştığı için, Îsâ (Aleyhisselâm)ın ineceğini inkâr etmek, îmâna zarar verecek kadar tehlikelidir. Günümüzde kimileri bu konuyu Hristiyanlarla iyi geçinme noktasında bir malzeme olarak kullanmakla hatâ ettikleri gibi, bu inanışın misyonerlik faaliyetlerine yaradığı gerekçesiyle, Ehl-i Sünnet îtikād kitaplarının metinlerinde yer alan böyle önemli îtikādî bir konuyu inkâr edenler de hiç şüphesiz Ehl-i Sünnet görüşünden ayrılmışlardır. Hattâ Allâme Âlûsî (Rahimehullâh), Îsâ (Aleyhisselâm)ın âhir zamanda ineceğini inkâr edenlerin, inanılması zarûrî olan bir meseleyi reddettiklerinden dolayı ulemânın icmâı ile kâfir sayıldıklarını açıklamıştır. (el-Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, 21/342)

Îsâ (Aleyhisselâm)ın vefâtından bahseden Âl-i ‘İmrân Sûresi’nin 55. âyet-i kerîmesi, onun şu anda ölü bulunduğu anlamına gelmemektedir. Zîrâ orada geçen “Teveffî” ifâdesi; “Göğe kabzedilmesi (alınması)” mânâsındadır. Mâide Sûresi’nin 117. âyet-i kerîmesi ise, onun mahşerdeki beyânı olduğundan ve o da “Sen beni göğe diri olarak kaldırınca artık gözcüleri Sen oldun” anlamına geldiği için yine şu anda ölü olduğu mânâsı taşımaz.

Oysa Îsâ (Aleyhisselâm)ın Yahûdîler tarafından çarmıha gerilemediği ve öldürülemediği, bilakis Allâh-u Te‘âlâ’nın onu Kendi nezdine (ikinci kat semâya) yükselttiği husûsu Nisâ Sûresi’nin 157-158. âyet-i kerîmelerinde açıklanmıştır. Ayrıca Îsâ (Aleyhisselâm)ın inişi, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in son peygamber olduğunu bildiren Ahzâb Sûresi’nin 40. âyet-i kerîmesiyle de çelişmez. Zîra Îsâ (Aleyhisselâm)ın nübüvveti Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)den önce sâbit olduğu için onun inişiyle yeni bir nebî gelmiş olmaz. (‘Abdürrezzâk, et-Tefsîr, rakam:2778, 3/172; et-Taberî, Câmi‘u’l-beyân, 25/90-91, 5/448-453; es-Sa‘lebî, el-Keşfü ve’l-beyân, 23/470-471, 11/569-570; el-Mâverdî, en-Nüketü ve’l-‘uyûn, 5/235; el-Beğavî, Me‘âlimü’t-Tenzîl, 1/447; İbnü ‘Atıyye, el-Muharrarü’l-vecîz, 13/244, 2/263; Ebû Hayyân, el-Bahru’l-Muhît, 4/64; el-Beyzâvî, en-Nesefî, el-Hâzin, -Mecmû‘atü’tefâsîr-, 1/506; el-Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, 4/233-235, 7/503; 21/342-243)

Bâzılarının bu konuyu sulandırmak için, “Îsâ (Aleyhisselâm)ın rûhâniyetinin ineceği ve onun barış düşüncesinin dünyâya hâkim olacağı” şeklinde ortaya attıkları fikirler, bunca nassı tahrîf, dolayısıyla da inkâr anlamına geldiğinden, aslâ kabullenilecek ve nakledilecek doğru şeyler değildir.

Bu konuda geniş mâlûmât için ayrıca bakınız: Rûhu’l-Furkān, 6/51-89

Kaynak: Haber Merkezi