Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 21 Kasım tarihli Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında politika faizini yüzde 50 seviyesinde sabit tutma kararı aldı. Ancak, toplantı sonrası yayınlanan metinde ilk kez faiz indirim sürecine dair ılımlı mesajlar verildi. Ekonomi çevreleri, Aralık ayından itibaren faiz indirimlerinin başlayabileceğini öngörürken, uluslararası finans kuruluşları da bu sürecin bir yıl sürebileceğine dikkat çekiyor.
“Faiz İndirimi Türkiye’yi Krize Sürükler”
Ekonomist Atilla Yeşilada, faiz indirimine dair beklentileri değerlendirerek, olası bir ekonomik kriz tehlikesine işaret etti. Yeşilada’ya göre, 2025 sonunda politika faizinin yüzde 30 seviyesine inmesi, ciddi bir ekonomik kriz riskini beraberinde getirebilir.
Yeşilada, TCMB’nin güçlü Türk Lirası politikasını sürdüreceğini belirtirken, dolar kurunun 2025 sonunda 40 lira seviyelerine ulaşabileceği öngörüsünde bulundu. Ayrıca, faiz indiriminin erken bir tarihte başlamasının piyasalarda yaratacağı belirsizliğe dikkat çekti:
“Bloomberg HT anketine göre, katılımcıların bir kısmı Aralık ayında faiz indirimi bekliyor. Ancak bu durum, özellikle carry trade yatırımlarını olumsuz etkileyebilir ve piyasada sert satışlar yaşanabilir.”
“Enflasyon ve Faiz Dengesi Kritik Öneme Sahip”
Ekonomik göstergeler üzerinde yapılan tahminler, TCMB’nin 2025 yılı hedeflerini sorgulatıyor. Ekonomistlerin öngörüsüne göre, 2024’te enflasyon yüzde 30-35 seviyelerinde seyredecek. Bu nedenle politika faizinin yüzde 40’ın altına inmesi, Türk Lirası’nın cazibesini kaybetmesine yol açabilir.
Yeşilada, seçim ekonomisine girilmesi halinde Türk Lirası’nda yaşanacak değer kaybının çok daha sert olabileceği konusunda uyardı:
“2025 sonunda olası bir erken seçim ya da anayasa referandumu için faiz indirimi politikasının zorlanması, ekonomik dengeleri tamamen bozabilir. Bu senaryoda Türk Lirası’nın reel değer kaybı hızlanır ve tüm ekonomik planlar çökebilir.”
Türkiye’nin ekonomik geleceği açısından TCMB’nin alacağı kararlar kritik öneme sahip. Faiz indirimlerinin kontrollü bir şekilde yapılmaması durumunda, enflasyonist baskılar artabilir ve döviz kurlarında sert yükselişler yaşanabilir.