Elazığ, zengin tarihine ve kültürel birikimine ev sahipliği yapan bir şehir olarak, pek çok ilginç ve gizemli efsaneye de ev sahipliği yapıyor. Bu efsaneler, geçmişten günümüze kuşaktan kuşağa aktarılarak şehrin dokusunu şekillendirmiş ve zaman içinde gizemini korumuştur. Elazığ'da dolaşan birçok kişinin dilinde dolaşan bu efsaneler, yerel halkın hayal gücünü tetikleyerek şehri daha da merak uyandırıcı kılıyor. İşte, Elazığ'daki şehir efsanelerinin ardındaki sırları aralamak için sıkça sorulan sorular ve cevapları.

Ahmed-i Peyki’nin Kerameti

Elazığ'ın tarihine dair anlatılan efsanelerden biri, IV. Murat'ın Bağdat seferi sırasında yaşanan bir olaya dayanıyor. Hoğu Köyü'nde yaşayan Ahmed-i Peyki'nin kerameti, Osmanlı padişahı IV. Murat'ın dikkatini çeker. IV. Murat, Ahmed-i Peyki'nin keramet sahibi olup olmadığını test etmek için bir plan yapar.

Padişah, Ahmed-i Peyki'nin atını gemiden tutup kendisine getirmesini ister. Eğer bu görevi başaramazsa cezalandırılacaktır. IV. Murat'ın atı huysuz bir hayvandır ve sadece sahibine itaat eder. Ancak Ahmed-i Peyki'nin özel bir yeteneği vardır. At, Ahmed-i Peyki'nin yanına gelir, ona itaat eder ve IV. Murat'ın huzuruna getirilir.

Sultan, Ahmed-i Peyki'yi sınamış ve kerametini gördükten sonra onu ağırlar. Ahmed-i Peyki, padişaha, "Gönlünüzü hoş tutun Sultanım, sizden uzak değiliz" der ve IV. Murat'ın seferine hayır dualarını esirgemez.

Bağdat'ın fethinden sonra IV. Murat, Ahmed-i Peyki'yi ziyaret eder. Bu ziyaret sırasında Ahmed-i Peyki, IV. Murat'a yardım ve himmet sözü verir. Sultan, Ahmed-i Peyki'den himmetini esirgemediğini düşünerek sormaya devam eder. Ahmed-i Peyki, IV. Murat'ın isteği üzerine bir düşman kafası getirir. Ancak bu sıradışı hikayenin detayı, Ahmed-i Peyki'nin düşmanın gözlerindeki arpa kılçıklarını göstererek savaş meydanındaki olayı hatırlatmasıdır.

Al Karısı

Elazığ'ın şehir efsanelerinden biri de "Al Karısı" hikayesidir. Halk arasında dolaşan bu efsaneye göre, Al Karısı, lohusa kadınların ciğerlerini koparırmış. Kötü niyetli olan bu varlık, özellikle hasta ve karanlık odalarda bulunan kadınları hedef alırmış. Cesur bir kurban, Al Karısı'nın mücevher dolu beresini alabilirse, onu etkisiz hale getirebilirmiş.

Elazığ'da dolaşan bir hikayeye göre, İsmail Hoca bir gece tarla sularken Al Karısı'nı görmüş. Al Karısı ve çocukları, ciğerleri yiyerek karanlık gecede dolaşıyorlarmış. İsmail Hoca, Al Karısı'nın planını duyar ve onları engellemek için çaba harcar. Bu efsane, cesaretin ve zekanın, kötü niyetli varlıklarla başa çıkma gücünü vurgular.

Fırat, Murat ve Aras Nehirleri

Elazığ'ın coğrafyasını şekillendiren efsanelerden biri de Fırat, Murat ve Aras nehirleri arasındaki bağlantıya dairdir. Zengin bir beyin çocuk sahibi olma dileği, bir dervişin öngörüsü ve bir kara koyunun doğurduğu ikizlerle başlar. Fırat, Murat ve Aras isimli üç kardeş, zamanla aralarında çıkan ihanet ve kıskançlık nedeniyle birbirlerine düşman olurlar. Bu durum, çevrelerindeki doğal kaynakları da etkiler, Fırat ve Murat'ın sürüleri yok olur, itibarları kaybolur. Bu iki kardeş, kendi yollarına ayrılarak farklı dağlara sığınır.

Fırat ve Murat'ın yaşadığı sıkıntıların ardında yatan efsane, zamanla bir kuraklık ve kıtlık getirir. İki kardeş, göz yaşı dökerken bu gözyaşlarından kaynaklanan gözeler, Tendürek Dağı ve Dumlu Dağı'nın vadilerine düşer. Bu gözelerin birleşmesiyle Fırat ve Murat Nehirleri ortaya çıkar. Günahkâr kardeşlerin yaşadığı zorluklar, bu efsane aracılığıyla doğal kaynakların oluşumuyla özdeşleştirilir.

Tunceli'ye bağlı Çemişgezek ilçesi Çat mevkisinde birleşen Fırat ve Murat Nehirleri, Büyük Fırat Nehri'ni meydana getirirler. Hikaye, doğanın ve suların temizlenmesiyle ilgili bir masal olmanın ötesinde, ahlaki bir mesaj içerir: günah işleyenlerin, içsel arınma ve kendi hatalarından öğrenme süreci.

Kaynak: Haber Merkezi