Sağlık

Klinik Psikolog Zeybek: Deprem sonrası çocuklardaki davranış değişikliğine dikkat!

Abone Ol

Deprem çocukların hayatını derinden etkiledi

Günlük yaşantının akışını bozan ve çocuklar üzerinde olumsuz etkiler bırakan her türlü olayın travmatik deneyim olarak adlandırılabileceğini ifade eden Klinik Psikolog Sevi Gizem Zeybek, “Travmatik deneyim geçmiş, şimdi ve gelecek arasında derin yarıklar açarak kişinin travmatik olayın etkisinde takılı kalmasına neden olur. Deprem de çocukların hayatını derinden sarsarak travmatik bir etki yarattı. Hem fiziksel, hem sosyal, hem de psikolojik olarak birçok kayıp yaşamalarına ve günlük rutinlerinin bozulmasına sebep oldu” dedi. [caption id="attachment_34052" align="aligncenter" width="551"] Klinik Psikolog Sevi Gizem Zeybek[/caption]

“Çocuklar bugünün zorlayıcı etkisinde takılı kalabilir”

Depremin oluşturduğu travmatik deneyimin belirtilerine değinen Zeybek, “Depremden etkilenen çocuklar da geçmiş deneyimlerinden, anılarından, gelişimsel kazanımlarından, sosyal ilişkilerinden kopmuş hissedebilir ve geleceğe dair umutlarından, hayallerinden uzaklaşabilir. Duygusal olarak çocuklarda tedirginlik, güvensizlik, umutsuzluk, korku, kaygılı, suçluluk ve utanç bekleriz. Depremden etkilenen çocukların temel güven duygularının zedelendiğini gözlenmeyebiliriz. Yani dünü ve yarını yokmuşçasına bugünün zorlayıcı etkisinde takılı kalabilir. Deprem sonrasında çocuklar ‘Hayat tehlikelerle dolu’ ve ‘her an kötü bir şey olabilir’ ön kabulüyle yaşantılarına devam ederler. Ayrıca depremin ani ve kontrol edilemez oluşu çocukların kendi hayatları üzerindeki kontrollerini kaybettiklerini hissetmelerine yol açar” açıklamasında bulundu.

Bu belirtilere dikkat!

Davranışsal, bilişsel ve bedensel olarak çocuklarda değişimler yaşanabileceğini kaydeden Zeybek, “Bazı çocuklarda ise duygusal küntleşme ya da duygu karmaşası gözenebilir. Bilişsel olarak çocukların odaklanma becerilerinde düşüş, öğrenme zorlukları, unutkanlık, yer yön zaman algısında bozulmalar ve depremle ilgili tekrar eden girici düşünceler yaşamaları beklenebilir. Davranışsal olarak daha içe kapanık, ebeveynlere bağımlı, agresif, sosyal ilişkilerden soyutlanmış olabilirler. Bedensel olarak aşırı uyarılmıştık hali devam edebilir, ani ses ve hareketten irkilme, uykuyla ilgili zorluklar, nefes alış verişinde zorluk ve bedensel gerginlik hissi, tikler, konuşma güçlükleri, kekemelik, sebepsiz vücut ağrıları gözlenebilir” diye konuştu.

“Kayıpların boyutu travmanın etkisini belirler”

Depremden etkilenen çocuklarda bireysel farklılıkların göz ardı edilmemesi gerektiğinin altını çizen Zeybek, “Tüm bu genel geçer rahatsızlık olasılıklarının yanı sıra depremin çocuklar üzerindeki etkisini değerlendirirken bireysel farklılıkları da dikkate almamız oldukça önemlidir. Her çocuğun depremden aynı şekilde etkilendiğini ve benzer rahatsızlıklar sergilediğini söylemek doğru olmaz. Depremden dolayı yaşanan kayıpların boyutu travmanın etkisini belirleyen temel faktörlerden biri. Elbette çekirdek ailesinden kayıp yaşayan, arkadaşlarının ya da sevdiklerinin ölümüne tanık olan çocukların en büyük yarayı aldıklarını söylemek mümkün. Ancak depremin etkisi yalnızca kaybın büyüklüğü ile değerlendirilemez. Her çocuğun depremden önce deneyimlediği kayıpları, travmatik anıları, kişisel zorlukları ve risk faktörleri olabilir. Diğer taraftan çocukların deprem öncesinde sahip olduğu koruyucu faktörler, içselleştirilmiş baş etme becerileri de olabilir. Bu nedenle çocukların travmadan nasıl etkilendiklerini anlamak için deprem öncesi ve deprem sonrasındaki deneyimlerinin eş zamanlı olarak ele alınması gerekir” dedi.

“Yetişkinlere ve devlete büyük sorumluluk düşüyor”

Depremin çocuklar üzerinde kalıcı etki bırakmasının önlenebilir olduğunu açıklayan Zeybek, “Deprem sonrasında sağlıklı müdahalelerle, çocukların ihtiyaçlarını temin ederek ve onları olası risk faktörlerinden koruyarak depremin kalıcı etkilerini önlemenin mümkün olduğunu gösteren çok fazla bilimsel çalışma mevcut. Çocukluk dönemi aslında fiziksel ve ruhsal olarak iyiye de kötüye de çok açık olduğumuz bir dönem, yani olumsuz bir deneyimin çocuklar üzerindeki etkisi kadar olumlu müdahalelerin de dönüştürücü gücü mevcut. Bu noktada biz yetişkinlere ve devlete çok büyük sorumluluklar düşüyor, depremin çocuklarımız üzerinde açtığı yaraları kapatmak ve geleceğe yeniden umutla bakmalarını sağlamak için acilen hak temelli bir perspektiften harekete geçilmeli” diye konuştu.

Deprem çocuklara bilimsel temellerle anlatılmalı

Çocukların depremle baş edebilmelerini sağlamak için depremi bilimsel temellerle anlatmak ve kontrolü kendilerinde hissetmeleri sağlamak gerektiğini aktaran Gürbüz, “Deprem çocuklar için bilinmez bir olgu olarak kaldığı müddetçe çocukların güven duygularını onarmak ve yaşamları üzerinde yeniden kontrol sahibi hissetmelerini sağlamak mümkün olamaz. Bu noktada depremin ne olduğunu bilimsel bir temelle aktarabilmek gerekir. Depremin bir doğal afet olmadığını, bir doğa olayı olduğunu ve doğru politikalarla, gerekli önemlerle bizler üzerinde kalıcı hasarlar bırakmasını engellemenin mümkün olduğunu çocuklara anlatabilmeliyiz. Yani çocuğun bu önlenemez doğa olayı karşısında olumsuz etkilerini önleyebilecek şekilde kontrol sahibi hissetmesini sağlamalıyız. Elbette bunu anlatabilmek için biz yetişkinlerin bu konuda mücadele etmesi gerekir” diye konuştu.

“Çocukların haber alma hakkını gözetmeliyiz”

Ana akım medyada sadece çocuklar için değil yetişkinler için de travmatik haberlerin olduğunu ifade eden Gürbüz çocukların haber alma hakkını da gözetmek gerektiğini ifade ederek, “Çocukların haber alma haklarını değerlendirmenin önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak ana akım medyada yansıtılan haber içerikleri yalnızca çocukları değil yetişkinleri de sarsacak travmatik detaylar içeriyor. Mağduriyet kimlikleri ön plana çıkarılarak ve dramatik detaylar içeren görseller ön plana çıkarılarak haberler şekillendiriliyor. Çocukların bu tip haberlerden uzak tutulması önemli. Ancak çocukların bilme hakkı gözetilerek akıllarındaki soruları cevaplayan yetişkinler olarak onları olan bitenden haberdar etme sorumluluğunu da taşımamız gerekir” dedi.

“Depremin etkisi ileriki dönemde de gözlemlenebilir”

Çocukluk döneminde depremle karşılaşmış çocuklarda o dönemde belirti göstermeyip ileriki yıllarda karşılaşılan semptomlar olabileceğini ifade eden Gürbüz, “Depremin etkisi hem şimdi hem yarın elbette gözlenebilecek. Tüm toplumu derinden etkileyen bir milat oldu deprem. Hepimiz için deprem öncesi ve sonrası diye ikiye ayrıldı hayatlarımız. Çocuklar şu an belirti göstermeyip gelecekte başka türlü semptomlar veya patolojiler açığa çıkarabilir. Ancak bunu önlemenin mümkün olduğunu unutmamamız ve bu konuda sorumluluk almamız gerekir. Çocuklar yaşadıkları zorlukları ve neye ihtiyaç duyduklarını her zaman dile getirirler, bunu bazen sözel olarak bazen de oyunlarıyla ya da resimleriyle yaparlar. Onları duymaya ve ihtiyaçlarını karşılamaya hazır yetişkinler olarak çocuklara kulak vermemiz ve onların kendilerini yeniden güvende hissetmelerini sağlamamız toplum olarak temel gündemimiz olmalı” diyerek sözlerini tamamladı. ÖZEL HABER / ÖZGE UĞULU