Güncel

TTB eski Başkanı Şebnem Korur Fincancı kimdir?

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) hakkındaki iddialar üzerine Eski Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı suç duyurusunda bulunmuştu. Peki, TTB eski Başkanı Şebnem Korur Fincancı kimdir? Detaylar için haberimizi okumaya devam edin

Abone Ol

Eski Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) "kimyasal silah kullandığını" öne sürdüğü açıklamaları nedeniyle 50 bin lira para cezasına çarptırıldı. Peki, TTB eski Başkanı Şebnem Korur Fincancı kimdir? Konuya yönelik detaylar haberimizde yer alıyor.

Fincancı'nın İddiaları

Şebnem Korur Fincancı, TSK'nın terörle mücadele operasyonlarında kimyasal silah kullandığını belirterek kamuoyunda büyük tepkilere yol açmıştı. Milli Savunma Bakanlığı ise yaptığı açıklamada, TSK envanterinde kimyasal silah bulunmadığını ve iddiaların gerçek dışı olduğunu duyurdu.

İddianame ve Suçlama

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Fincancı'nın silahlı terör örgütü PKK'nın propagandasını yaptığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmuştu. İddianamede, Fincancı'nın Medya Haber TV'ye katılarak, PKK ile bağlantılı bir kanaldan yayımlanan programda, Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik asılsız suçlamalarda bulunduğu belirtildi. Yayında kullanılan görüntülerde, PKK örgüt üyelerinin resimleriyle birlikte "kimyasal silah kullanılarak gerillalar katledildi" şeklinde bir propaganda yapıldığı ifade edildi.

Şebnem Korur Fincancı kimdir?

Şebnem Korur, 1959 yılında İstanbul’un Kartal ilçesinde dünyaya gelmiştir. Bir aktivist ve hukuk tutkunu olan Korur, annesinin politikaya olan ilgisinden oldukça etkilenmiş ve babasının hukukçuluğundan derin bir hayranlık duymuştur. Çocukluk yıllarında babasının öyküleri, ona farkındalık kazandıran ilk deneyimler arasında yer alır.

1970-1977 yılları arasında Kadıköy Maarif Koleji'nde eğitim aldıktan sonra, sayılarla arası çok iyi olmasına rağmen öğretmenlerinin yönlendirmesiyle İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ne girmiştir. Üniversite yıllarında oldukça aktif bir öğrenci olan Korur, otoriteye karşı duruşuyla tanınır ve tıp eğitiminin iyileştirilmesi için birçok öğrenci kulübü açılmasına öncülük eder.

1983 yılında mezuniyetinin ardından Gaziantep Tabakhane Verem Savaş Dispanseri’nde görev yapmaya başlayan Şebnem Korur, 1985 yılında Konya’da zorunlu hizmetini tamamlar. Hekimliğin sadece bir meslek değil, bir yaşam biçimi olduğunu savunur ve insan hakları konusunda duyduğu sorumluluğu her fırsatta dile getirir. Gaziantep’teki yıllarında pek çok önemli deneyim kazanırken, bazı vakalarda hissettiği çaresizlik onu insan hakları alanında daha çok çalışmaya yönlendirir.

1985-1987 yılları arasında Adalet Bakanlığı Adli Tıp Kurumu’nda uzmanlık eğitimi almış, burada adli tıp alanında derinleşmiş ve 1990 yılında adli tıp doçenti olmuştur. İnsan hakları ihlalleri, işkence, kimyasal silahların sağlık üzerindeki etkileri gibi birçok önemli alanda çalışmalar yapmıştır. Hekim olarak hakikat arayışını savunur ve adli tıbbın bu süreçteki rolünü hep vurgular.

İstanbul Tıp Fakültesi’nde öğretim üyeliği yapan Korur, aynı zamanda kadın şiddeti, çocuk istismarı gibi önemli toplumsal sorunlar üzerine de çalışmalar yürütmüştür. Kendisi, "Bu Suça Ortak Olmayacağız" başlıklı metnin 2.122 imzacısından biridir. Bu bildirinin, 2019 yılında yayımlanarak hükümetin barış süreçlerine ve toplumsal hak ihlallerine karşı tutumunu eleştiren önemli bir açıklama olduğuna inanır.

Korur’un ulusal ve uluslararası düzeydeki çalışmaları arasında, Birleşmiş Milletler’in denetiminde Bosna'da yapılan otopsi ve kimliklendirme çalışmaları, Filipinler’deki işkencelerin tıbbi değerlendirilmesi ve Bahreyn’de işkence ile öldürülen bir gencin otopsisinin yapılması gibi kritik görevler yer alır. Ayrıca Mavi Marmara olayındaki şiddet ve ihlalleri belgelemek, Ebu Gureyb Cezaevi’nde işkenceleri raporlamak gibi önemli sorumluluklar üstlenmiştir.

Şebnem Korur’un meslek hayatı boyunca yer aldığı bu sayısız projeler, onun adalet ve insan hakları adına verdiği mücadelenin somut örnekleridir. Hem hekimlik kariyerinde hem de insan hakları savunuculuğunda, her zaman hakikatin ve adaletin peşinden gitmiştir.