Yerel seçimlere 1 haftadan az bir süre kala seçimlerde tekrar aday gösterilmeyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Şato Kütüphanesi Bahçesi’nde basın mensuplarıyla buluştu. Geride kalan 5 yılı değerlendiren Soyer, ‘doğru bilinen yanlışlar, yanlış bilinen doğrular” dediği iddialara tek tek yanıt verdi.

“Saldırılara maruz kaldım”

Görevi boyunca saldırılar maruz kaldığını ifade eden Soyer, “10 yıl Seferihisar’da 5 yıl İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çok büyük bir aşka çalıştım. Bu süre içerisinde çok güzel işler yaptık ama akıl almaz saldırılarla karşılaştık. ‘Kaçakçı Soyer durdurulamıyor’ gibi bir haber vardı mesela. Kaçakçı dediği Seferihisar Ulamış’ta yaptığımız bir köy fırını. Ruhsata uymayan iddiası sadece o fırınla ilgili. ‘Tunç Şato’da Ekrem Köşkte’ gibi bir haber vardı. ‘LGBTİ aşkı…’ gün aşırı bu manşetlerle İzmirli buluşturuldu ve büyük bir operasyon yürütüldü. Ama biz yılmadık. Ne yapmak istiyorsak canla başla yapmaya çalıştık. Ben 5 yıl boyunca kendi biyolojik sınırlarımı zorladım. Toplamda 20 gün izin kullanışım ve bu süre boyunca günde 6 saatten fazla uyumadım. Her sabah belediyeye 8’e 10 kala geldim Bu süre içerisinde olabilecek maksimum çalışma potansiyelim neyse onu yaptım. Bu yüzden vicdanım rahat” dedi.

Şato tartışmalarına yanıt verdi

Soyer ailesinin görev süresi boyunca yaşadığı Şato’nun ilk kez konut olarak kullanılmadığını hatırlatan Soyer, “Şato, 1954’te şark kahvesi olarak yapılmış, 1969’da Büyükşehir’e geçmiş. Daha sonra Tansaş’a kiraya verilmiş ve restoran olarak kullanılmış. O dönemde restoranın adı Şato olduğu için öyle deniyor. Aziz Bey döneminde restore edilerek misafirhane olarak kullanılmaya başlanmış. Burayı biz ilk kez konut olarak kullanıyor değiliz. Aziz Bey döneminde de kullanılmış. Bizim evimiz Seferihisar’da idi. İzmir’de göreve başlayınca da merkezi bir yerde ev aradık. Burayı bulunca da bir kısmının bize yeteceğini düşündük. Biz burayı 3 oda 1 salon olarak kullandık. Kalanının dijital kütüphane yaptık. Başka bir iddiadan daha bahsetmek istiyorum. Kooperatifler üzerinden eşi Neptün Soyer’e büyük kaynak aktardı diye iddia ediliyor. 12 yılda Büyükşehir Belediyesi 501 milyon liralık tarım ve hayvancılık alımı yapmış. Bizim dönemimizde bu 1,1 milyar liraya çıktı. Bizden önce sadece Tire Süt’ten alım yapılıyormuş biz bunu Köy-Koop üzerinden 42 kooperatife yaydık. Maalesef yapılan saldırılar neticesinde artık belediyelerin doğrudan doğruya kooperatiflerden ürün alması engellendi. Bu süreç nedeniyle küçük üreticinin ne adar büyük sorunlar yaşayacağını göreceğiz” diye konuştu.

“İZSU yasal olarak indirim yapamıyor”

İzmir’de Türkiye’nin en pahalı suyunun kullanıldığına dair söylemlerin gerçeği yansıtmadığını savunan Soyer şunları söyledi: “İzmir, su fakiri bir kent ve su kaynaklarını yüzde 60’ı yeraltından çıkıyor. Yeraltından su çekmenin çok ağır bir maliyeti var. Dolayısıyla bu ağır maliyetler nedeniyle suyun maliyeti de çok yükseliyor. İZSU’nun şöyle bir özelliği var. İZSU istediği bir fiyatı ortaya koyamayan, kar amacı gütmeyen bir kurumdur. Yasal olarak kar etmesi yasak olan bir kurum. Ayrıca fiyatlarda keyfi indirim yapması da söz konusu değildir. Bunların hepsi yasalara dayanıyor. Maliyetleri yükselten durumlardan biri de Gördes Barajı. Her sene 59 milyon küp su vermesi öngörülerek yapılmış. Bugüne kadar 760 milyon metreküp su almamız gerekirken sadece yüzde 292 metreküp almışız. Ama yüzde 100’ünü almışız gibi ödeme yaptık. Hani ‘İzmir’e su getirdik’ diyorlar ya. Getiremediniz. Getiremediğiniz gibi yüzde 70’e yakın fazla almışsınız. Gördes Barajı’ndan vermedikleri suyun parasını bizden tahsil ediyorlar. Birinci kademe su ücretlendirmelerinde Manisa ve Muğla’dan sonra İzmir üçüncü sırada. İkinci kademede de altıncı Sırada. İzmir, Türkiye’nin en pahalı su kullana şehri değildir.”

İzmir Otogarı hukuki sürece takıldı

İzmir’in kanayan yarası haline gelen İzmir Otogarı ile ilgili eleştirilere de cevap veren Soyer, “Biz 25 yıllık kira süresi bitince tahliye istedik. İşletmeci şirket pandemi nedeniyle kira süresini 7 yıl uzatılması için dava açtı ve kazandı. Biz de Kaymakamlık üzerinden tahliyesini talep ettik ama bir dönüş olmadı. Otogarla ilgili hazırladığımız muhteşem bir proje var. Tahliyesiyle ilgili hukuki süreçleri takip ediyoruz. 2 senedir uğraşıyoruz ama sonuçlandırmak mümkün olmadı” ifadelerini kullandı.

Belediyede çalışan personel sayısını paylaştı

İzmir Büyükşehir Belediyesi’ndeki personel sayısıyla ilgili de bilgilendirmede bulunan Soyer, “Mart 2014’te çalışan sayısı 20 bin 142. 2019’da 27 bin 271... Şu an itibariyle 34 bin 229... Yani 7 bin 129  kişi artmış. Burada da belediye çalışanlarının doğum yerleri itibariyle bir tartışma var… 2019’da yüzde 54,67  İzmirliymiş. 2024’te 53,72’si İzmirli... Bunun dışındakiler Manisa, Erzurum, Ankara, Kars, Mardin, Tunceli, Tokat, İstanbul, Konya… Personele ayrılan giderler bütçemizin yüzde 2’si-3’ü arasında değişiyor.  Bu nedenle uluslararası derecelendirme kuruluşları bazında puanımız çok yüksek. Yatırım harcamalarına 2023 yılı sonuyla ayırdığımız pay yüzde 35. Bu da Türkiye'deki tüm büyükşehir belediyesinden yüksek” dedi. 

“İzmir’e köy oldu demek büyük haksızlık”

İzmir’deki şehircilikle ilgili eleştirilere de yanıt veren Soyer, “İzmir beton oldu, köy kaldı diyorlar. Eğer böyle olsaydı İstanbul’da, Ankara’da yaşayan beyaz yakalılar buraya gelmek için can atar mıydı… Biz 5 yılda 7 tane yaşayan park açtık. Kişi başına düşen yeşil alan miktarını artırdık. İzmir köy oldu demek İzmir’e yapılan bir haksızlık olur” ifadelerini kullandı. 

Muhabir: Doğukan Fikri Fidan