Foça Belediyesi, vefat etmeden önceki yıllarını ilçede geçiren Türk resim sanatının en usta isimlerinden ressam Avni Arbaş’a olan saygı ve vefasını “Avni Arbaş Heykeli” ile gösterdi.rnrnHeykelin açılışı XI. Uluslarası Foça Kültür Sanat ve Balıkçılık Festivali” kapsamında düzenlenen törenle yapıldı. Avni Arbaş Sokağı’nı devamındaki Kalyoncu Kafe arkasında bulunan yeşil alanda düzenlenen heykelin açılışına Arbaş’ın sanatçı kızı Zerrin Arbaş da onur konuğu olarak katıldı.  rnrnFoça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, resim sanatının büyük ustası Avni Arbaş’ın 2003’teki vefatından önceki son yıllarında ilçelerinde yaşadığını belirterek, “Büyük ustaya olan saygımızı heykeliyle ifade etmek istedik” dedi. Heykel sanatçısı Eşber Karayalçın’ın, krom-nikel ve korten çelik malzemeden yaptığı eser; Anvi Arbaş’ın kendi portresi ve resmettiği atlı figürlerden birinin 3 boyutlu halinden oluşuyor.rnrnrnBaşarılarla dolu hayatrnrn1919 yılında İstanbul’da doğan büyük ressam Avni Arbaş, Türkiye’ye özgü yöresel motifleri resimde ilk kullanan sanatçılardandır. İstanbul Devlet Güzel Sanat Akademisi’nde 1940-1946 arasında Fransız Ressam Leopold Levy yönetiminde çalışır. Arbaş, 1947’de Fransız Hükümeti’nin bursuyla Paris’e gider.  Buradaki ilk kişisel sergisini 1953’te açar. Daha sonra Saint Paul de Venc’te, Paris’te, Antibes’te, New York’ta, Torino’da ve Cenevre’de kişisel sergiler düzenler. Paris’te soyut resmi desteklemekle tanınan “Salon de Mai” galerisinin üyesi olan Avni Arbaş, ayrıca Paris’teki yabancı ressamların oluşturduğu Paris Okulu’nun da bir sergisine katılır. Yurt içinde 1977-1982 arasında İstanbul ve Ankara’daki çeşitli galerilerde yapıtlarını sergiler.rnrnrnAVNİ ARBAŞrnrnAcılar da yaşadırnrnSanatının zirvesine çıkan ve başarılarla dolu bir yaşam süren Avni Arbaş’ın hayatında acılar da eksik olmamıştır. 1943 yılında, Zerrin adında, Fransızca bilen, Tatar kökenli bir genç kızla evlenir. Otuz yedi yıl sürecek olan Fransa serüveninin başında Arbaş, küçük kızının doğumu sırasında eşini kaybeder. Bu nedenle kızına Zerrin ismini verir. Kızına tek başına bakamayınca onu İstanbul’a anneannesinin yanına gönderir.rnrnFransa’dayken, onun resimdeki olağanüstü başarısını görmezden gelen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, askerlik yapmadığı gerekçesiyle Arbaş’ı vatandaşlıktan çıkarır. 1977 yılında ülkesine dönen ressam “vatansız” damgası yer. Ancak uzun uğraşlar sonucunda vatandaşlık hakkını geri alabilir. Oysa ki tüm yaşamını, renklerin ve çizgilerin dünyasına adamış bu Türk ressamı, dünyanın neresinde olursa olsun, ülkesinin kokularını, renklerini, ışığını, havasını yansıtmıştır resimlerinde. Türkiye’ye döndükten sonra da, İstanbul’da boğazın ve Marmara’nın sürekli değişen ışığını, güney sahillerinin balıklarını, balıkçılarını, meyvelerini, çiçeklerini resmetmeyi sürdürür.rnrnSon yıllarını Foça’daki evinde geçiren, uzun süre kanser tedavisi gören Avni Arbaş 16 Ekim 2003’te burada yaşamını yitirir. Talihin garip bir cilvesi olarak, torunu sinema oyuncusu Derya Arbaş da kendisinden 5 gün sonra 21 Ekim tarihinde ABD’nin Kaliforniya kentinde kalp krizi sonucu yaşamını yitirir.rnrnYaşar Yılmaz imzasıyla E Yayınları’ndan çıkan “Başkaldıran Atların Ressamı’ isimli söyleşi kitabında üstat, kendine özgü aydın ve sanatçı kimliğinin yanı sıra Abidin Dino, Sabahattin Eyüboğlu, Nazım Hikmet, Fikret Mualla, Pablo Picasso, Tristian Tzara gibi pek çok ünlü isimle olan dostluğunu ve anılarını anlatır.