1 Ocak 2025 tarihi itibariyle yürürlüğe girecek yeni düzenleme ile Türkiye’de milyonlarca konut ve iş yeri sahibi, artan elektrik faturaları ile karşı karşıya kalacak. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) tarafından belirlenen yıllık elektrik tüketim sınırı konutta 5 bin kilowatt saat (kWh) olarak belirlenirken, ticarethaneler için ise bu oran 15 bin kWh oldu. Bu sınırın aşılması halinde devletin abonelere uyguladığı sübvansiyonlu tarifeden yararlanılamayacak. Yani sınırı aşan aboneler devlet desteği olmadan elektrik kullanmak zorunda kalacak.
Kırtasiye bile aşıyor
Bir kırtasiyenin Ekim ayında gelen elektrik faturasına bakıldığında, bir aylık toplam enerji tüketim miktarı 1639,136 kWh olurken bu tüketim karşılığı 6 bin 773 TL’yi buluyor. Bu rakama yüzde 20’lik KDV ve Elektrik Tüketim Vergisi (ETV) eklendiğinde fatura tutarı 8 bin 396 TL’ye çıkıyor. Söz konusu kırtasiyenin yıllık elektrik tüketimi ise 15 bin kWh sınırını geçip 16 bin 756 kWh’a ulaşıyor. Böylece sadece ısınma ve aydınlatma için elektrik kullanan bir kırtasiye sınırı geçtiği için faturasına yaklaşık 2.5 kat daha fazla para ödeyecek. Kasap, balıkçı, şarküteri gibi buzdolabını sürekli çalıştırmak zorunda kalan esnaf ile mobilya, moda, kuyumcu gibi vitrini sürekli aydınlık tutmak zorunda kalan esnaf ise bundan çok daha olumsuz etkilenecek.
‘Zamanlama yanlış’
Çok daha yüksek faturalar ödemek zorunda kalacak iş yeri sahiplerinin, artış oranına göre ürünlerine zam yapacağını kaydeden Ekonomist Güldem Atabay, özelleştirilen elektrik dağıtım şirketlerinin maliyetlerini karşılayabilmeleri için sübvansiyonun mecburen kaldırılacağını ancak kaldırılma zamanının doğru olmadığını söyledi. Atabay, “Mevcut enflasyonist durumda olan yine dar gelirliye olacak” dedi. 1 Ocak 2025 tarihi itibariyle uygulanacak kararın zamanlamasının yanlış olduğunu vurgulayan Atabay, “Asgari ücrete ne kadar zam geleceği, açlık sınırının altında kalıp kalmayacağı gibi soru işaretlerinin olduğu bir dönemde bu kararın alınması ne kadar doğru olduğu tartışılır. Enflasyonla mücadele edilen bir zamanda bu kararın alınması doğru değil. Bu adım dar gelirlinin cebini etkileyecek” diye konuştu. Enflasyonla mücadele sırasında atılan adımların, para politikalarıyla birlikte bütçe açığı oluşturduğunu belirten Atabay, “Kısılması gereken yerlerden kısarken, dar gelirliye yetecek ücreti veremezken bir de sosyal destekleri kısmak, bütüncül bir politika adımı değil. Her zaman söylediğimiz gibi, 2025 Türkiye’nin en zor yılı olacak” ifadelerini kullandı.
‘Dar gelirliyi zorlayacak’
Ekonomi politikalarında alınan kararların domino etkisiyle dar gelirliyi etkilediğini kaydeden Ekonomist Ayhan Bülent Toptaş ise sübvansiyonun kaldırılmasının maliyetlerde artışa sebep olacağını söyledi. Sübvansiyonun kaldırılması maliyetleri artırarak dar gelirliyi etkilerken, sübvansiyonun devam etmesi ile de hazinedeki açığın ve Merkez Bankası üzerindeki baskının artacağının altını çizen Toptaş, “İki türlü de dar gelirlinin etkileneceği bir ortam oluşacak. Doğalgaz ve elektrikteki sübvansiyonun kaldırılmasıyla artan maliyetler iş yeri sahiplerinin ürünlerinde de maliyet artışına gitmesine neden olacak. Maliyet enflasyonu artıracak, asgari ücretli etkilenecek. Öte yandan da Hazine üzerindeki baskının da kalkması gerekiyor. Bu kez de Merkez Bankası üzerindeki baskı artacak. Her iki türlü de sorunlu bir durumun içindeyiz. Bizim asıl yapmamız gereken şey, kamunun tasarruf potansiyelini görmek. Kamu düzelmeden, tasarruf kamudan yapılmadan ve liyakatli yönetimler olmadan bizim ülke olarak bu durumdan çıkmamızın imkanı yok. Ali’den alıp Veli’ye vererek bu iklimi değiştiremeyiz” dedi.