İlaç kurunun yüzde 30 artırılarak 14 liraya sabitlenmesi ithal ilaçlarda ve yerli ilaçların hammadde temininde krizi çözmeye yetmedi. İlaç kurunun gerçek kuru yakalayamaması ilaçların ithalatında sorunlara yol açarak kronik rahatsızlığı olan bireylerin tedavilerinin aksamasına neden oluyor. İlaç krizinden etkilenen önemli bir kesim ise şizofreni rahatsızlığı olan bireyler oldu. Şizofreni hastalığının kronik bir rahatsızlık olduğunu, ömür boyu ilaç kullanımı gerektirdiğini ve ilaçların aksatılmasının kısa vadede ciddi sorunlara neden olabileceğini aktaran Psikiyatrist Uzman Dr. Berkant Sağır, “Şizofreni rahatsızlığı kronik bir rahatsızlıktır. Ömür boyu ilaç alınması gereken bir rahatsızlıktır. Eğer kişiler ilaç kullanmazlarsa rahatsızlıkları tekrar artış gösterebilir, alevlenebilir. İlaç temini olmadığında tekrar hastalanmaları, atağa girmeleri, halüsinasyon görmeleri, kendilerine zarar vermeleri, aile içi düzenlerinin bozulması muhtemeldir. Ve toplumsal dengenin bu yönde etkileneceğini, hastane yatışlarının artacağını, aynı zamanda toplumsal olarak bunun da bir maliyetinin olacağını ön görmek gerekiyor. Şizofreni hastalığını, altı kişilik bir ailede bir kişinin rahatsızlanmasının tüm aileyi etkilemesi gibi düşünebiliriz. Bu anlamda aile içi dinamikleri, toplumsal dinamikleri, işleyişi etkileyecektir” dedi. 

Ömür boyu tedavi gerekiyor 

Şizofreninin görülme sıklığını ve toplum içerisinde görülen psikolojik rahatsızlıkları değerlendiren Psikiyatrist Uzman Dr. Sağır, “Şizofreni rahatsızlığı toplumda yüzde 0,7-1 aralığında görülmektedir. Toplumlara göre değişmektedir. Bu oran da az değildir. Nüfus 70 milyonsa 700 bine yakın şizofreni hastası var demektir. Şizofreni hastaları ilaç kullanmaya başladığında zihinlerindeki paranoyalar, halüsinasyonlar belirgin şekilde azalır. Ve bu kişiler toplumsal yaşama katılabilirler. Bu ilaçlar alınmadığında kontrol altına alınmış hastalık tekrar artış gösterir. Bu kişilerin tedavilerindeki bir hafta bir ay gibi kısa süreli aksaklıklar bile kontrol altına alınmış rahatsızlarının tekrar alevlenmesine yol açabilmektedir. Bu da toplumsal anlamda sıkıntıya yol açabilmektedir. Bu çok ciddi bir kriz. Lithuril isimli çok önemli bir ilaç var. Bu ilaçta da ciddi sıkıntılar yaşanıyor” ifadelerini kullandı

Sağlıkta tasarruf olmaz 

Kanser ilaçlarının ve şizofreni hastalarının kullandığı ilaçların yüzde 99’unun ithal olduğunu açıklayan İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, “Kanser, organ nakli, tüp bebek, onkoloji tedavisi, kan ürünleri, hemofili ilaçları ithal. Türkiye’deki ilaçların yüzde 50’den fazlası ithal. Hem yurt dışına bağımlı olacaksınız hem de Euro kurunu düşük tutarak olayı çözmeye çalışacaksınız. Çok mantıklı değil. 30 liralık Euro’yu 14 liradan hesaplayıp ilaç harcamalarından kâr elde edeceğim derseniz insanlar ilaca ulaşamaz, insanlar sağlık hizmeti alamaz, insanlar canından olur” diye söyledi. 

Aradaki makas kapanmıyor 

İlaç sektöründe ithalata bağımlı olup Euro kurunu sabitlemenin sorunları artırmaya devam edeceğine dikkat çeken Başkan Sayılkan, “İlaçta sabit Euro kuru 14 TL oldu. Gerçek Euro kuru 30 TL olduğu için aradaki makas hala çok açık, ithal ilaçlarda sorun oluşturuyor. Yerli ilaçlarda ise hammaddesi ithal olan var. Dışa bağımlı bir sektör olduğu için Euro kurunu sabit tutarak tasarruf yapmaya çalışmak çok mantıklı bir çözüm değil. Son 5-6 yıldır bu sorunu yaşıyoruz. Dolayısıyla bu yöntemden vazgeçmek lazım. Euro ile ilgili olaydan çıkıp bize özgü, enflasyona dayalı 3 ayda bir güncellenen yönteme geçmek lazım. O zaman ilaç bulunabilir olur. Yoksa biz her 2-3 ayda bir bu sorunu konuşmaya devam ederiz” şeklinde konuştu. 

Kârı düşen firma ithalatı azaltıyor 

İlaçların yüzde 85’inin hammadde ya da hazır ilaç olarak ithal edildiğine, döviz bağımlılığının sorunlar yarattığına dikkat çeken İzmir Tabip Odası Başkan Prof. Dr. Süleyman Kaynak, ithalatçı firmaların gerçek kur ve ilaç kuru arasındaki fark arasında sıkıştığını söyledi. İlaç kurunun mantığa ve ekonomiye uymadığının altını çizerek, “Merkez Bankası’na (MB) Euro’yu sorduğunuz zaman 30 TL, Sağlık Bakanlığı’na sorduğunuz zaman 14 TL diyor. Bu şartlarda özellikle ithalata dayalı ilaç firmalarının iç piyasaya Sağlık Bakanlığı’nın ön gördüğü rakamlarla ilaç vermesi mümkün olmuyor. İlaç firmaları ilaç ithal ederken bizlere iyilik olsun diye ithal etmiyor. Onlar birer ticari firma. Kâr etmek için ithal ediyorlar, kâr etmek için bu işi yapıyor. Kanser ilaçlarını millete iyilik olsun diye getirmiyorlar. Dolayısıyla Sağlık Bakanlığı 14 liralık Euro kuru ilan edip ticari faaliyetlerini sürdürebilecek bu firmaların kâr marjını ortadan kaldırdığı zaman bu firmalar ithalat yapamıyorlar. Buradaki temel problem budur” diye söyledi. 

Halk sağlığı sorunu 

Prof. Dr. Kaynak, orta ve uzun vadede Türkiye’de ilaç sanayinin desteklemenin ve yerli üretimi artırmanın kısa vadede ise sağlığa daha fazla bütçe ayırmanın sorunları çözeceğini söyledi. İlaçların hastalara ulaşmamasının çok ciddi bir sorun olduğuna işaret ederek, “Bunlar yapılmadığı takdirde biz bunları konuşmaya devam ederiz. Başta hayati ilaçlar olmak üzere pek çok kalem ithal, kritik ilacın Türkiye’ye, hastalara ulaşması hep ciddi bir sorun olur. Halk sağlığı sorunu halini alır” diye belirtti.

Kaynak: ÖZGE UĞULU