Altay her geçen gün 3. Lig'e biraz daha yaklaşıyor. 8 maç oynandı sadece. İlk haftalardayız. Yeni başlandı sayılır yani. Çok erkenden bu kanıya vardığımı söyleyenler olabilir. Ancak yakından takip edenler mutlaka bana hak vereceklerdir.

Rakip Karaköprü Belediye... Ligde galibiyeti yok. Sadece 2 beraberlik almış. Sıralamada sondan ikinci... 17. sırada...

Yer İzmir ama Alsancak değil. Altay’ın evi sayılır. (Bu konuya az sonra gireceğim.) Siyah-Beyazlıların mutlaka yenmesi gereken bir karşılaşma. En kötü olasılıkla yenemiyorsan yenilme. Lakin yenildi... Sahadan 2-1'lik mağlubiyetle ayrıldı. Taraftarını da küplere bindirdi, çığırından çıkardı.

***

Sahaya girmeden önce stat konusuna değineyim. Alsancak Mustafa Denizli Stadı'nın zemini bakımdaymış. Çok şaşırdım doğrusu. Halbuki övmüştüm. Hem yazılarımda değinmiş hem de çevremdekilere söylemiştim. Sadece çimin altından çıkan fıskiyelerde sorun olduğundan bahsetmiştim. Çıkıyor girmiyor, elle sokuyorlardı. Üzerine kum gibi bir şeyler serpiyorlardı. Bana göre sorun o kadardı. Onlara göre bu kadar değilmiş. 

Şaşırdığım bir diğer konu seçilen stat oldu. İzmir Atatürk Stadyumu depreme karşı dayanıksız dendi, yıkılacak dendi, maç oynatılmadı. Bu müsabakayı oraya aldılar. Sadece ben değil, duyan herkes şaşırdı. 

Bitmedi... Mücadelenin Atatürk'e alındığı maçtan daha 3-4 gün önceden belliydi ama basına 1 gün önce düştü, insanlar o zaman öğrendi. Öğrenemeyenler de vardı. Onlara denk geldim. Alsancak'a gitmişler, kimselerin olmadığını görünce şaşırmışlar. Neyse ki, mesafe yakın, maça gelebildiler.

***

Sahanın içine girmeden önce stada giriş yapayım. Yıllardır burada maç izlememiştim. Yabancılık çektim. Maçları hep yakın mesafeden takip etmiştim ama burada çok uzaktan izlemek zorundaydım. Sahayla arada önce koşu pisti, sonra atlama parkuru ve en son büyük bir boşluk var. Burayı sevsem de karşılaşmaya odaklanma sorunu yaşadım. Sokakta film izlemek gibiydi adeta. 2. yarı tam olmasa da kendimi verebilmeyi başardım.

***

Artık saha içine girebilirim. 

Girmeme de pek gerek yok aslında. İki takım da pek varlık gösteremedi. Seyir zevki çok düşüktü. 3. Lig'in alt sıralarındaki takımlar düzeyinde bir futbol vardı. Paslaşmalar kötü, savaşçılık kötü, son vuruşlar kötü, şutlar kötü... Daha fazla saymayayım. İyi olan hiçbir şey yoktu. Sanki oyuncular da benim gibi konsantre olamamışlardı maça.

İlk yarıda Karaköprü'yü daha iyi gördüm. 4. dakikada golü buldular, rahata erdiler.

İkinci yarıya Altay iyi başladı. Atakları sıklaştırdı ama basit pas hataları, pozisyon bulmalarına engel oldu. Net kaçırdıkları vardı birkaç tane. Derken beklenmedik anda fark 2'ye çıktı. Hemen ardından karşılık geldi. Beraberlik için bastırmak istedi, rakip oyuncular yere yatıp, oyunu soğutmaya çalıştı. Başardılar da diyebilirim. Bol bol sağlık ekibini izledik. 

***

Karaköprü Belediyeli oyuncular yeterince istemediler. Belki de istediler ama kapasite bu kadardı. Hiç izlemediğim bir takım olduğu için bir şey diyemeyeceğim. Beni etkileyen en önemli olay 20. dakikalarda gerçekleşti. Top Altaylı oyuncuya çarparak korner çizgisi yakınlarından taca doğru gidecekken hiçbir Karaköprülü oraya koşu yapmadı. Yapmayınca Sefa Özdemir dışarı çıkmadan rahatça tuttu. Koşsalar tutamaz, tutsa oradan kazasız belasız çıkamazdı. Anlaşılan kondisyon olarak da eksiklikleri var. 

Altay için farklı tek şey oynanan futbolun her geçen gün geriye gitmesi. Geçen sezon 1. Lig’de rakiplerine zaman zaman kök söktüren bu takım, alt ligde hiçbir varlık gösteremiyor. Paslaşma kötüydü, şimdi daha kötü. Savaşçılık vardı, bitmiş. Kondisyon vardı, kalmamış. Bu takım için kötü bir durum, tamam, ama oyuncuların kendileri için de kötü. Önceden az çok taliplileri vardı, şimdi sadece 3. Lig takımları almak ister; o da belki. Maddi sorun var, paralarını alamıyorlar. Bu moral bozar. Buna çok fazla izin verirlerse kendi geleceklerini de heba ederler. 

Yusuf Tekin beğendiğim oyuncular arasındaydı. Bu sezon genellikle yedek kulübesinde oturuyor ve sonradan giriyordu. İlk 11’de başladı. Ne yazık ki o da bitmiş, diğerleri gibi...

Mehmet Nur Kaymaz defans arkasına sarktı; alıp gitmesini bekledi herkes. Topun üzerine bastı ve düştü. Taraftar saç baş yoldu. 56. dakikada çaprazda şut çekmedi, topu çekip pas atmak istedi. Atamadı. Tekrar şut için uygun olsa da topu yine çekti. Taraftar iyice sabırsızlandı. Ama pası attığı nokta güzeldi. Cepheden şut geldi, üstten auta gitti. 64. dakikada sırtı kaleye dönük Murat, kendisine güzel bir pas çıkardı. Ceza alanı içinde koskoca kale varken yandan auta attı.

Tek gol Yunus Efe Sarıkaya'dan geldi. Bunun yanı sıra hem hücumda hem de defansta gördük kendisini. Kötünün en iyisini seç deseler onu tercih ederdim.

***

Altay'ın yediği 2. golden sonra yönetim aleyhine küfürlü ağır tezahüratlar yapıldı ve istifaya davet edildi. Bu durumun asıl suçlusu, Süper Lig'e çıkaranlardı. Çünkü yapılan fütursuzca harcamalar takımı borç batağına sokmuştu.

Teknik adam Gökhan Karaaslan maçtan sonra tribüne giderek taraftarla uzunca bir konuşma yaptı. Ne dediğini duyamadım, uzakta olduğum için. Onu yetersiz bulanlar çoğunlukta. Ancak şu var, bu takımın başına hiçbir tecrübeli kişi geçmez.