Geleneksel tedavi yöntemleri, modern tıbbın ilerlemesiyle yeniden popülerlik kazanıyor. Sülük ve hacamat gibi uygulamalar, Sağlık Bakanlığı tarafından onaylı ve sertifikalı hekimlerce yürütülen Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp (GETAT) merkezlerinde, hijyenik koşullarda yapılmaktadır. Bu yöntemler, modern tıbbın araştırma teknikleriyle desteklenerek bilimsel temele dayandırılmaktadır.

Tarihçesi ve Günümüzdeki Yeri

Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı Başkanı ve GETAMER Müdürü Prof. Dr. Abdürrahim Koçyiğit, hacamat ve sülük tedavisinin tarihinin milattan 3 bin yıl öncesine dayandığını belirtiyor. 20. yüzyılda kimyasal ilaçların öne çıkmasıyla geleneksel tıbbın göz ardı edildiğini ifade eden Koçyiğit, modern tıbbın her hastalık için çözüm sunmadığını ve bazen zararlı olabildiğini vurguluyor. Bu nedenle, dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de geleneksel tıbbın yeniden ilgi gördüğünü belirtiyor.

Yönetmelikler ve Uygulama Standartları

2014 yılında çıkarılan Sağlık Bakanlığı’nın GETAT Yönetmeliği, sadece onaylı sertifikaya sahip hekimler ve diş hekimlerinin geleneksel tedavi yöntemlerini uygulamasına izin veriyor. Bu düzenleme, uygulamaların modern tıbbın araştırma yöntemleriyle bilimsel bir temele oturtulmasını zorunlu kılıyor. Koçyiğit, GETAMER'in amacının geleneksel yöntemlerin modern tıbbın ileri araştırma yöntemleriyle akademik düzeyde araştırılmasını ve standartlaştırılmasını sağlamak olduğunu vurguluyor.

Güvenli Uygulamalar ve Eğitim

GETAT merkezlerinde hem eğitim hem de uygulama yapılırken, uygulama ünitelerinde sadece tedavi işlemleri gerçekleştiriliyor. Örneğin, apiterapi (arı ürünleri ile yapılan tedavi) sırasında kullanılan arı zehrinin ciddi alerjik reaksiyonlara neden olabileceği, bu yüzden uygulamanın hastane koşullarında yapılması gerektiği ifade ediliyor. Koçyiğit, hijyen koşullarına dikkat edilmediğinde, sülük ve hacamat gibi uygulamaların ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini belirtiyor. Özellikle sülüklerin tek kullanımlık olması gerektiği, aynı sülüğün birden fazla hastada kullanılmasının ciddi enfeksiyon risklerine neden olabileceği vurgulanıyor.

Bilimsel Temel ve Dozajın Önemi

Prof. Dr. Koçyiğit, modern tıbbın kurucularından Paracelsus'un "Her şey zehirdir, mühim olan dozdur" sözünü hatırlatarak, geleneksel tıp yöntemlerinde dozajın önemini vurguluyor. Hangi dozajın etkin, hangi dozajın toksik olduğunu belirlemek için bilimsel çalışmalara ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. Bu bağlamda, preklinik ve klinik çalışmaların gerekliliği ve uygun dozajların belirlenmesi gerektiğini ifade ediyor.

Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları, modern tıbbın yanında değerlendirildiğinde hem tarihsel hem de bilimsel olarak önem arz ediyor. Ancak, bu uygulamaların etkin ve güvenli bir şekilde yapılabilmesi için gerekli bilimsel araştırmaların yapılması ve hijyenik koşullara özen gösterilmesi gerekiyor. Sağlık Bakanlığı’nın düzenlemeleri çerçevesinde, bu yöntemlerin modern tıp ile entegrasyonunun sağlanması, hastaların güvenliği ve tedavi etkinliğini artırma potansiyeline sahip.

Kaynak: AA