Sosyal medya acımasız eleştirilerin fütursuzca yazıldığı bir mecra haline geldiğinden bugünlerde gündemi meşgul eden en çarpıcı konulardan biri televizyon dizilerindeki aktör ve aktrislerin oyunculukları oldu. Acımasızca eleştirilen oyuncular, özellikle kazandıkları ücretler üzerinden sert eleştirilere maruz kalırken, dizilerin konuları da yerden yere vurulmaya devam ediyor. Sektörün geldiği noktada, güzel ve yakışıklı oldukları için başrolleri kapan oyuncular, gerçekten oyuncu olmak için senelerce uğraşan, didinen, sektörün tozlu sahnelerinde dirsek çürüten gerçek oyuncuları ekarte ederek, ülkedeki adaletsizliği dibine kadar yaşatıyor. Bu konuya en iyi ve gündem olan isimler ise Hande Erçel ve Afra Saraçoğlu’nun oyunculukları. 
Televizyon dizi sektörü, aldığı tüm o sert eleştirilere karşı yükselmeye devam ediyor. Aklını kullanan ve sektörün adaletsizliğini gören yetenekli oyuncular, televizyondan elini eteğini çekmiş olsa da, sektör, manken fiziğinde kadın ve erkek ‘oyuncuları’ bünyesine katarak sektörü büyütmeye devam ediyor. Aslında yapılan sert eleştiriler de sektörü büyüten en önemli etkenlerden biri. Çünkü bu kişileri oyunculuklarıyla vuran insanlar aslında düzenli olarak televizyon izleyen kişiler. Sektör büyükleri, yapımcılar, senaristler, sosyal medyayı bilinenin aksine çok yakından takip ediyorlar. Bunu nereden anlayabiliriz? Sosyal medyada bu tarz içerikleri az çok takip eden kesim görecektir ki, senaristler bilinçli olarak dizileri, izleyicinin istemediği yönlere çekerek nabzı yokluyor, eleştirileri analiz ediyor ve gelecek bölümleri de seyircinin istediği yönde yazarak izleyiciyi televizyon ekranlarına bağlamayı başarıyorlar. Burada önemli nokta ise fazla eleştiri alan veya çok fazla sevilen manken gibi oyuncuları başrole alarak onların aldığı eleştiriler üzerinden diziyi yürütme stratejisi.
Son dönemde oyunculukları sıkça eleştirilen Hande Erçel ve Afra Saraçoğlu da bu stratejilerin vücut bulmuş hali. Ya gerçekten çok kötü oyuncular ya da bilinçli olarak eleştiri alınması ve diziyi izlemeyenleri de merak ettirerek diziye bağlamak amacıyla yapılan çok akıllıca bir stratejinin ürünleri. Ben her ikisinin de etken olduğunu düşünüyorum. Sektör tam bir kurtlar sofrası. Biraz fiziğin varsa, biraz da sosyal medyada takipçin, hayırlı olsun başrolü kaptın. Asıl olay bundan sonra başlıyor. Sosyal medyada aktif ol, birçok ‘event’e katıl, gizli bir sevgilin olsun, mümkünse jön veya büyük bir iş adamı. Sektörde yer edinmek işte aslında bu kadar kolay. Ben bu yazıda eleştiri yapmıyorum. Benim eleştirilerime gelene kadar sosyal medyada bu oyunculukların cenaze namazı bile kılındı. Burada önemli olan adaletsizlik. Her sektörde olduğundan çok daha fazla yaşanan adaletsizlik. “Cam Tavan” sendromunun en çok görüldüğü sektör olan dizi, film sektörü. Gerçekten iyi bir oyunculuğa sahip yetenekli kadınların veya erkeklerin ki, bana göre bu cam tavan sendromu sadece kadınların üzerine yüklenmemeli, bu gibi manken fiziğine sahip arkadaşların altında kalarak hak ettikleri değeri göremedikleri bu kurtlar sofrasını, sektörün nasıl bir çukur olduğunu çok güzel gösteriyor. İnsanlar da bunu anlıyorlar ama, eleştiri yapıp sosyal medyada var olmak amacıyla reytingleri yükseltmeye devam ediyorlar. İşte ülkedeki eğitim seviyesi ve adaletsizliğin en basit görülebileceği nokta. Sektörü bu şekilde ayakta tutmaya devam edelim sevgili izleyenler.İyi seyirler..