Bitkiler, bizim gözümüzde çoğu zaman sadece dekoratif, sessiz sedasız köşede duran varlıklar gibi görünse de onların da bir dünyası var. Bu dünya, bizim düşündüğümüzden çok daha karmaşık ve heyecan verici olabilir aslında.

İlk olarak, hepimizin çocukken öğrendiği gibi, bitkilerin sinir sistemi yok. Onların bizim gibi bir beyin veya sinir ağları yok. Ancak bu, onların dünyayı algılayamadığı anlamına gelmiyor. Örneğin, bitkiler ışığı algılayabiliyor, sıcaklığa tepki verebiliyor, hatta dokunulduğunda hareket bile edebiliyorlar. Peki nasıl oluyor bu? Bilim insanlarına göre bitkilerin vücutlarındaki hormonlar, sinir sistemine sahip olmasalar bile etraflarındaki değişiklikleri "hissetmelerini" sağlıyor.

Bitkiler, topraktaki su miktarından güneşin yönüne kadar birçok şeyi takip edebiliyorlar. Işık geldiğinde yönlerini ona doğru çeviriyorlar, su bulmak için köklerini derinlere salıyorlar. Bir bitkinin, bir böceğin saldırısına uğradığında kendini korumak için çeşitli kimyasallar salgılaması bile onun etrafındaki tehlikeyi "algılayabildiğini" gösteriyor.

Şimdi diyelim ki, bir bitkiye dokundunuz. Bitkinin size "teşekkür" ettiğini ya da "rahatsız olduğunu" hissetmeniz elbette zor, ama bilimsel araştırmalar, bitkilerin dokunmaya tepki verdiğini ortaya koydu. Bu konuyu çok güzel anlatan bir çalışma var: Thigmomorphogenesis diye adlandırılan bu tepki, bitkilerin fiziksel dokunuşlara yanıt olarak büyüme şekillerini değiştirmelerine verilen isim. Rüzgar, yağmur, hatta bir böceğin dokunuşu bile bitkilerde fiziksel değişiklikler yaratabiliyor.

Dokunduğunuzda, bazı bitkiler büyüme hızlarını yavaşlatırken, bazıları farklı hormonlar salgılayarak daha kalın gövdeler geliştiriyor. Çünkü bitki, karşısına çıkabilecek bir tehlikeyi önceden sezerek daha sağlam bir yapıya sahip olmayı amaçlıyor.

Bitkilerin hissettiği bir diğer önemli şey ise stres. Evet, yanlış duymadınız, bitkiler de strese girebilir! Özellikle zararlı böcekler veya kuraklık gibi koşullarda, bitkiler kimyasal savunmalarını devreye sokar. Mesela, bazı bitkiler böceklerin saldırısına uğradığında, çevresindeki diğer bitkilere de “dikkatli olun, tehlike var” mesajını taşıyan kimyasal sinyaller gönderir. Bitkiler bu kimyasal savunmaları sayesinde, sadece kendilerini değil, komşu bitkileri de koruma altına alabilir.

Şaşırtıcı bir bilgi daha: Bitkiler sesleri algılayabilir! Bazı çalışmalar, bitkilerin belirli titreşimlere tepki verdiğini gösteriyor. Özellikle kök sistemlerinin suyun akış sesini algıladığı ve o yöne doğru büyümeye başladığı gözlemlenmiş. Ayrıca, bazı araştırmalar müziğin bile bitkilerin büyümesine olumlu etkiler sağlayabileceğini öne sürüyor.

Burada insanın aklına şu soru geliyor: Bitkilerin gerçekten hissettiğini mi söylemeliyiz, yoksa bu, onların çevresine adaptasyon sağlamalarının doğal bir yolu mu? Bilim insanları bu konuda temkinli; çünkü “hissetmek” dediğimiz şey, sinir sistemi olmayan bitkilerde bizim hissettiğimiz gibi değil. Onlar çevreye adapte olmak için genetik miraslarının getirdiği biyokimyasal tepkiler veriyorlar. Yani evet, bitkiler çevrelerini algılar ve buna uygun yanıtlar verir; fakat bu, bizim hissetme şeklimizden oldukça farklı.