İnsanlar hayatlarının belli dönemlerinde çok farklı acılarla boğuşarak, hayat akışında çok farklı yerlere sürüklenebilir. Hiç kimse karşısındaki kişinin içinde nasıl fırtınalar koptuğunu bilemez. Dolayısıyla bazen o kişinin ruh hali hakkında yorum yapmak çok da uygun olmaz. Ancak çevremde gördüğüm çoğu insanın içinde bulundukları buhrandan zevk aldığını düşünmeye başladım. 

Son dönemlerde ülkemizde yaşanan çoğu ekonomik sıkıntı zaten insanları yeterince depresyona sürüklerken, bir de sosyal anlamda yaşanan sorunları büyütmek bu buhranı içinden çıkılmaz bir düğüm haline getiriyor. Bu konularda düşüncelerimi dile getirdiğimde bazı arkadaşlarım “Neden her şeyi şakaya vuruyorsun?” diye soruyor. Bu noktada ben de oturup düşündüm. Bazı insanlar hayatlarında yaşadıkları sorunları depresyona girerek çözmeye çalışıyor. Bunu daha önce ben de birçok kez yaptım. Daha sonra ise bunu, çaba sarf etmeden yapmamaya başladım. Sürekli pozitif kalmam elbette ki mümkün değil. Ancak çok canımın sıkıldığı zamanlarda genellikle yalnız kalarak, farklı aktiviteler yaparak kafamı dağıtmayı seviyorum. Böyle yaptığım için de genellikle insanların yanında enerjik bir şekilde davranıyorum. Çünkü o yalnızlık esnasında içimde yaşadıklarımı düşünerek çözümlemeye çalışıyorum. Eğer çözemezsem de bir süre o sorun yokmuş gibi davranıyorum. Bunu doğru bulursunuz veya bulmazsınız. Ancak zaman içinde bu yöntemin bana kendimi daha iyi hissettirdiğini keşfettim. Dolayısıyla sosyal yalnızlık beni artık eskisi kadar üzmüyor. 

Sosyal yalnızlık dediğimiz kavramda insanlar kendilerini dışlanmış hissedebiliyorlar. Ben de çoğu zaman böyle hissediyorum. Bunu hissettiğim anda davranışlarım tamamen değişiyor. O an dışlanmış hissediyorsam, bana bunu hissettiren insanları benim için yanlış insanlar olarak görüyorum. O ortamda mutsuzsam o ortamdan çıkmak için beynim bana sürekli sinyaller gönderiyor. Dolayısıyla kendimi çok daha kötü hissetmeden o ortamdan ayrılıp yalnız kalıyorum. Bu noktada yine bir arkadaşımın daha önce bana söylediği bir yorum aklıma geliyor, “Sen yalnız kalmaktan çok korkuyorsun”. Bu çok doğru bir sözdü söylendiği zaman. Evet o zamanlar yalnız kalmaktan çok korkuyordum. Bu da çocukluktan gelen travmalarımın dışa yansımasıydı. Tüm bunları kendim yalnız kaldığım bir dönemde düşünerek öğrendim. Sonra çevremi gözlemlemeye başladım. Bu sorunu yaşayan sadece ben değildim. Bu haldeyken de mutsuz oluyordum. “O halde mutlu olmak için ne yapmam gerekiyor?” diye düşündüm. Hayata dair ne istediğimi düşündüm, tam olarak cevabı hala bilmesem de en azından mutlu olabilmek için nasıl biri olmam gerektiğini az çok kavradım. Ben işimle uğraştığımda, yoğun olduğumda daha mutluydum. Bazıları bunu düşüncelerimden kaçmak için kullandığım bir savunma mekanizması olarak gördü. Belki de öyleydi. Ama tutunmam gereken bir dal vardı ve ben onu kimseden beklememem gerektiğini öğrenmiştim. Bunu sadece kendim yapabilirdim ki, öyle de oldu. İşime, kendi istediklerime, kendime tutunduğumda, yaşadığım o depresyon buhranından çıktım. Dolayısıyla şimdi de etrafımdakiler neden her şeyi şakaya vurduğum konusunda düşünmeye başladı. Çünkü ben kendimi ancak böyle mutlu hissediyordum. 

Sevgili okuyan, eğer bu durumlardan muzdarip isen sana bir tavsiyem var; bu hayatta seni mutlu edebilecek tek insan sensin. Etrafında seni mutlu edecek birini aramayı lütfen bırak. Bu hayata bir kez geliyorsun. Bu hayatı yaşarken mutlu olabilmeni sadece sen sağlayabilirsin. Lütfen girdiğin o depresyon halinden çıkmak için sevdiğin bir şeye tutun. Bu çok küçük bir şey de olabilir, bir çiçek almak gibi veya çok büyük bir şey de olabilir, yurt dışına çıkmak gibi mesela. Lütfen sadece kendinin seni iyileştirebileceğini unutma. Ve lütfen iyileşmek için çabala. Çünkü hiç kimse senin için çabalamayacak.