Türkiye’de son dönemde sağlık sektöründe yaşanan skandallar, halkın güvenini sarsarken, sağlık hizmetlerine yönelik denetim eksikliği ve bazı kötü niyetli grupların yarattığı tehlikeler gündemde yerini koruyor. Özellikle “Yenidoğan çetesi” olarak bilinen sağlık skandalı, yeni doğan bebekler üzerinden yapılan sahte işlemler ve haksız kazanç sağlama çabalarını ortaya çıkardı. Bu durum, sağlık sisteminde zayıf noktalara dikkat çekerken, benzer başka çetelerin de olabileceği sorusunu akıllara getiriyor. Peki, bu olay yalnızca buzdağının görünen kısmı mı?

Sağlık sektörü, özellikle özelleşmenin artması ve büyük hastanelerin ticari yapılar haline gelmesiyle daha karmaşık bir hale geldi. Kamu denetimlerinin yeterince sık yapılmaması, hastane yöneticileri ve sağlık personeli arasındaki bazı grupların bu boşlukları fırsata çevirmesine olanak tanıyor. Özellikle pahalı tedavi yöntemleri, sigorta sistemi, medikal malzeme ve ilaç temini gibi alanlarda suistimale açık pek çok kapı var. Sahte faturalandırmalar ve gereksiz tıbbi müdahaleler, bu kötü niyetli grupların sağlık sistemini kendi lehlerine kullanmalarının başlıca yöntemlerinden biri. Yenidoğan çetesi, yeni doğmuş bebekler üzerinden sahte işlemler yaparak devletin sağlık sisteminden ciddi miktarda para sızdırırken, bu tip benzeri yapılanmaların, özellikle estetik cerrahi, diş sağlığı ve psikiyatri alanlarında da kendini gösterebileceğine dair kaygılar artıyor.

Denetim mekanizmalarının yetersizliği, cezai yaptırımların caydırıcı olmaması ve sağlık personeli üzerinde aşırı iş yükü gibi etkenler de çetelerin tespit edilmesini zorlaştırıyor. Birçok sağlık personeli, kendi içinde yaşanan etik dışı olayları görse bile, iş güvencesi ya da mesleki baskılar nedeniyle ses çıkaramıyor.

Sağlık sistemindeki bu tür suistimallerin önüne geçmek için kapsamlı bir reform ve denetim sistemi şart. İlk adım olarak, sağlık çalışanları ve vatandaşların bu tür olaylara karşı bilinçlendirilmesi gerekiyor. Ayrıca, sağlık hizmetlerinin her aşamasında şeffaflığın sağlanması ve hasta haklarına daha fazla önem verilmesi, olası çeteleşmelerin önüne geçebilir. Sağlık denetimlerinin sıklaştırılması ve bağımsız kuruluşlar tarafından yapılması, çetelerin tespit edilmesini kolaylaştıracaktır.

Türkiye’nin sağlıkta ciddi ilerlemeler kaydettiği bir dönemde, bu gibi skandalların ortaya çıkması, sağlık hizmetlerine olan güveni zedelemekte. Bu yüzden, toplum olarak sağlık hizmetlerine karşı duyarlılığı artırmalı ve bu tür çeteleşme olaylarına karşı sıfır tolerans politikası izlenmelidir. Unutulmamalı ki, sağlık sektörü, toplumun her bireyini ilgilendiren en temel alanlardan biri ve burada yaşanacak her suistimal, toplumun sağlığına ciddi zararlar verebilir.

Bu tür olayların tekrar yaşanmaması için daha güçlü denetim, cezai yaptırımlar ve etik değerlere sıkı sıkıya bağlı bir sağlık sistemi inşa edilmelidir.