Bizim için, ulusumuz için “Bir yeniden doğuşun” öyküsü olan Cumhuriyet 101 yaşında, kutlu olsun.

“Bir yeniden doğuş öyküsü” diyerek başladım yazıya, çünkü o kadar namüsait, o kadar zor koşullarda kurduk ki biz bu Cumhuriyet’i, şöyle diyordu büyük Atatürk Cumhuriyet’in ilanından önce, 19 Ocak 1923’te İzmit’te halka seslenirken;

“Memlekete bakınız, baştan sona harap olmuştur. Memleketin, kuzeyden güneye kadar her noktasını gözlerinizle görünüz. Her taraf viranedir, baykuş yuvasıdır. Memlekette yol yok, memlekette hiçbir uygar kurum yoktur. Memleket ciddi düzeyde viranedir, memleket kalplere acı ve keder veren, gözlerden kanlı yaş akıtan feci bir görüntü arz ediyor. Milletin refah ve mutluluğundan söz etmek mümkün değil. Halk çok fakirdir, sefil ve çıplaktır” diyen Atatürk;

Aslında Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda 830 köyü tamamıyla, 930 köyü kısmen, 114 bin 408 binası yakılmış, hala işgal altında, yokluğun, yoksulluğun, yıkımın, hastalığın, geri kalmışlığın ve cehaletin işgali altındaki nüfusunun, yaklaşık yüzde 80’inin kırsalda, köylerde yaşadığı, ülke genelinde 40 bin köyün 37 bininde ne öğretmenin, ne okul, ne bir dükkanın olduğu, koca ülkede sadece 344 doktoru, 434 sağlık memuru, 136 diplomalı ebesi, 100’ü bulmayan eczacısı, yüzde 65-70’i sıtma, frengi, trahom, tifüs gibi hastalıklardan kırılan bir halkı, bebek ölüm oranı yüzde 60’tan fazla olan, ekonomik anlamda ise, kendi toplu iğnesini yapma becerisi olmayan bir ekonomiye sahip, kendi denizlerinde özgürce ticaret yapma hakkı bile bulunmayan bir devleti, mevcut demiryollarının çok büyük bir kısmının yabancı devletlerin mülkiyetinde olduğu Anadolu’yu, bir Türkiye’yi tarif ediyordu.

Anayurt Anadolu’yu haksız ve hukuksuz şekilde işgal eden eşkıya bozuntularının, emperyalist uşaklarının Ankara önlerine dayandığı, top seslerinin Ankara’dan duyulduğu bir evrede bile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin toplantılarına ara vermeyen bu aşamada bazı Meclis üyelerinin “Meclis’i Kayseri’ye taşıyalım” önerilerine şiddetle karşı çıkan ve Meclis kürsüsünden Mithat Cemal Kuntay’ın “Ölmez bu vatan, farz-ı mahal ölse de hatta, çekmez kürenin sırtı bu tabut-ı cesimi” dizelerini okuyarak, “Hat-tı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır, o satıh da bütün vatandır” diyen, arkasında saf tutan milyonların oluşturduğu, kendisine vurulmak istenen boyunduruğa isyan eden Türk halkı ile birlikte yarattığı Kurtuluş Savaşı Destanı’nın kazanılması sonucunda kurduğu, İngilizlerin “İki yıl bile yaşamaz” dedikleri, bugün 101. yılını yaşadığımız Cumhuriyet kutlu olsun. 

Daha 22 Haziran 1919’da Amasya Tamimi’nde, Sivas Kongresi kararlarında “Koşullar gereği üstü örtülü olarak” ifade edilmiş olan Cumhuriyet, 1921 Anayasası’nın ilk 3 maddesinde şöyle belirtilmişti:

Madde 1-Hakimiyet, bilakaydü şart milletindir. İdare usulü, halkın, mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir. 

Madde 2-İcra kudreti ve teşri salahiyeti milletin yegane ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisi’nde tecelli ve temerküz eder. 

Madde 3- Türkiye Devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur ve hükümeti “Büyük Millet Meclisi Hükümeti” unvanını taşır. 

Bu hükümler bir Cumhuriyet yönetiminin temel özelliklerini yansıtmaktadır. Sadece yönetim şeklinin adı konmamıştır. 

Bu nedenle Mustafa Kemal Paşa 28 Ekim 1923 akşamı Çankaya’da, “Efendiler, yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz” demiş, ancak “Kuracağız” dememiştir.

Geriye dönüp baktığımızda dayandığı temeller ve kuruluş öyküsü özetle bu olan Cumhuriyet Bayramı’ndan bahsederken Yüce Atatürk Onuncu Yıl Nutku’nu;

“Türk Milleti, 

Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.

Ne mutlu Türk’üm diyene” diye bitirmişti.

Ve son tahlilde diyorum ki;

Yirminci Yüzyıl’ın daha başlarında atalarımızın, kanlarıyla-canlarıyla bedelini peşin ödedikleri bir kanlı savaşlar zincirinin sonunda, emperyalistlerce yaratılan bir haksız-hukuksuz işgale karşı yaratılan başkaldırı ile Yüce Atatürk ve silah arkadaşları önderliğinde yarattığımız Kurtuluş Savaşı Destanı’nı zaferle sonuçlandırarak, bugün bize üzerine vatan diyerek ayak bastığımız bu toprakları bırakanların bizlere emaneti, Türk Ulusu için “Bir yeniden doğuş”un öyküsü olan Cumhuriyet’in kuruluşunun 101. yılı kutlu olsun.