2025 bütçesi, sessiz sedasız TBMM’ye sunuldu. Yoğun gündem arasında çok da değerlendirmesi olmayan bir bütçe süreci başlamış oldu. Anayasa gereği yılbaşından 75 gün önce (en geç 16 Ekim) TBMM’ye sunulması gereken bir bütçe dönemi daha başlamış oldu. Aralık başına kadar Plan Bütçe Komisyonunda yapılacak çalışmalardan sonra TBMM Genel Kuruluna gelecek bütçe görüşmelerinin 25 Aralık gibi tamamlanması bekleniyor. 

Bütçe ile ilgili en büyük beklenti şüphesiz enflasyonist döneme etkisi ne olacak ve bütçeden kaynak ve imkan bekleyen gruplara ne vaad edecek? Bu konuda bütçede her şey geri plana atılmış görünüyor. Orta vadeli dezenflasyonist politikaların başarısı, para ve faiz politikalarına uyumlu bir maliye politikası olması ile mümkündür. Yapısal çözümler çok zaman almakla birlikte onların da gereğinin yapılacağına yönelik bilgilendirmelerin olumlu etkisinin olması beklenir. 2025 bütçesi bu anlamda beklentileri yükselten bir bütçedir. Ancak bütçeler her ne kadar harcamacı olursa bir o kadar da enflasyonist politikalar üretir. Bu yüzden 2025 bütçesinden beklenen sıkı para politikaları destekleyici bir bütçe olması yönündedir.

Bütçenin sahibi siyasi iktidardır. Dolayısıyla bütçe hükümetin bir yönetim aracıdır. Başkanlık sistemi gereği Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu7nu Cumhurbaşkanı Parlamentoya “teklif” eder. Meclis onayından sonra yine Cumhurbaşkanı onaylar. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi bütçeyi hazırlama yetkisini Cumhurbaşkanına vermekle birlikte onaylama yetkisi TBMM’dedir. Meclis’in onayından geçmeyen bir bütçe uygulanamaz. Dolayısıyla TBMM bütçe hakkını sonuna kadar kullanan bir kurumdur. Beğenmediği bütçeye onay vermeyecektir.

Bütçenin harcama ve bütçe açığı kısmına bakıldığında 2025 bütçesinin bütçe açığından kaynaklanan riskleri olduğu görülecektir. Bütçe açıklarının bütçe giderleri içindeki payı % 13’tür. Bütçeden yapılan her 7 ₺ harcamanın 1 ₺ ‘lik kısmı açıktan ya da borçlanılarak karşılanmaktadır. Uluslararası bir gösterge olarak bütçe açığının GSYH payı % 3,1’dir. Dolayısıyla Avrupa Birliği içerisinde 30 yıldır devam eden bir kriter olan “bütçe açıklarının milli gelir içindeki payının % 3’ü geçmemesi” kuralına yakın bir bütçe açığı söz konusudur. Bu konuda bütçe açıklarının da kontrollü tutulmaya çalışıldığı 2025 bütçesi için söylenebilir. 

Bütçe açığını kapatmak için hükûmetin Merkez Bankası'ndan (TCMB)  borç alması, para bastırması,  ya da piyasadan borçlanması mümkündür. Ancak borçlanmanın maliyeti olan faiz yükü bütün dünyada artmıştır. Bu yük bütçenin faiz yükünü de artıracağından dış borçlanma ülke kaynaklarının yurt dışına; içeriden borçlanma da piyasada yeni adaletsizliklerin kaynağı olmaya adaydır. Her halükarda devletin harcama kalemlerini artırıcı, faiz yükünü artırıcı, gelir dağılımı gibi önemli bir sorunda yüksek gelir gruplarına yapılan bir fonlama olması sebebiyle dengesizlikleri artırıcı bir durumdur.  Piyasadan yapılan borçlanma da dışlama etkisi oluşturmaya sebep olacağından enflasyonist etkisi olan bir durumdur. Kısaca devletin aşırı borçlanmasının özel sektörü dışlayıcı etkisi vardır. Özel sektör mal ve hizmet arzı daralır. Maliyet artışları fiyatlara yansır. Bu da maliyet ve enflasyon olarak yansır.

Bütçe ile kamu harcamalarında dengeler transfer harcamalarına doğru dönmüş görünmektedir. Devletin ekonomi içindeki payı % 34,15’tir. Buna karşılık devletin iş üretme kapasitesi düşüktür. Bütçe ödenekleri içinde personel, mal ve hizmet alımı ile yatırımların payı % 40,99 dur. Transferlerin payı ise % 43,84’tür. Bu durum sosyal harcamalar olarak değil bütçe faizleri olarak geliştiğinden bütçe için bir yüktür.

Bütçede yatırımların payı % 7,48’dir. Bu veri oldukça düşük bir rakamdır. Devlet yatırımları tamamlayıcı yatırımlardır. Devlet altyapı yatırımı yapmazsa, özel sektör de fabrika yapmaz. Söz gelimi araba üretimi artıyorsa, devletin daha fazla yol ve otopark yapması gerekir.

Bütçe harcamaları cari –yatırım ve transferler olarak bakıldığında uzun yıllardır yatırımlar aleyhine devam eden bir durumdan söz edilebilir. Her birine eşit dağılım beklenmez ama bütçede yatırım ödenekleri ile cari harcama ödenekleri arasındaki denge hatta transfer ve yatırımlar arası denge  yoktur. Yatırımların payı % 7,48, cari harcamalar % 30,54 transfer harcamaları ise % 43,84’tür. Bunun da sebepleri ortaya konulmadan bu bütçe optimizasyonu sağlanmamış olacağından maliyet artışı ya da gereksiz harcama olarak bütçeye yansıyacaktır.

2025 bütçesi tam bir merkezi yönetim bütçesi olarak hazırlanmış, sorumluluk ve risklerini alan siyasi iktidar, politikalarını devam ettirme niyetindedir. Seçimden de yeni çıkılmış olması sebebiyle uygulama konusunda bir kısıt yoktur. Ancak yüksek maaş/ücret beklentisi içerisinde olanların beklentileri bu bütçe döneminde yoktur.