Uygarlık, bir diğer anlamıyla medeniyet; sanat, fikir, sanayi, hukuk vb. birçok alanda belli bir çıtayı aşmış ani bir yükseliş ve düşüş şeklinde değil, uzun vadeye yayabilmiş milletleri uygarlık veya medeniyet gibi kelimelerle tanımlıyoruz. Bugün herkesin bildiği ve tarihin ilk medeniyetlerinden olan Mısır medeniyeti, piramitlerinden 7.500 yıl önce yapılmış olması, Göbekli Tepe'yi tarihin ilk uygarlık yapılarından biri olarak tanımlayabiliriz. Ayrıca yerleşik yaşama geçişin ilk bulgularının burada bulunduğu popüler bir şekilde söylenmektedir ve bu açıdan önemli bir mekandır. Ancak, ilginç bir şekilde Göbekli Tepe'nin bir yerleşim alanı olduğunu gösteren kanıtların hiçbirine ulaşılamadı. Hiçbir kap kacak, hiçbir ev veya çöp çukuru, hiçbir doğurganlık figürü bulunamadı. Alet kullanımına dair hiçbir veriye ulaşılamadı. Hiçbir taş çekiç veya bıçağa rastlanmadı.

Ludwig Maximilian Üniversitesi'nden arkeozoolog Joris Peters, 1998 yılından bu yana Göbekli Tepe'den çıkarılmış 100.000'den fazla kemik kalıntısını inceledi ve birçoğunda kesik izlerine ve kıymıklı uçlara rastladı. Bu, insanların o dönemde aletler kullanarak hayvanları kesip doğradığını gösteriyor. Yani, alet kalıntısına rastlanmamış olsa da, sadece aletlerle yapılabilecek izlere rastlandı diyebiliriz.

Ancak, belli ki bu bölgede o dönemde yaşayan insanlar büyük değişimlerin içindeydi. Bu kesin. Göbekli Tepe'nin bir tapınak olarak inşa edildiğini düşünen Alman Arkeoloji Enstitüsü'nden Klaus Schmidt'in de söylediği gibi, "Önce tapınak geldi, sonra şehir..." Ona göre, bu "tepedeki tapınak", 150 kilometre uzaktan bile insanların gelip ibadet edebildiği bir yapı olabilir. Burada bulunan av kalıntıları, sadece beslenme amacıyla değil, aynı zamanda ölülere hatta belki de tanrılara sunulan adaklara ait olabilir. Bu seremoni binası, çiftçiler tarafından değil, göçebeler tarafından inşa edildi. İşte bu nedenle, şimdi ileri sürülen radikal görüş, Neolitik Devrim'in nedeninin tarım değil de din olabileceği yönünde... Elbette, bazı diğer arkeologlar bu fikre karşı çıkıyorlar. Onların görüşlerine göre, bu binalar dini seremoni amaçlı değil, yaşam alanı olarak kullanılıyor olabilir. Yani, Göbekli Tepe, dini temellere sahip bir mekan olabilir; zaten şu anda birçok kaynakta da ilk ibadethane olarak bahsedilmektedir.

Tüm bu itirazlara rağmen, seremoni amaçlı yerleşik yaşama geçiş fikri hızla güç kazanıyor. Çünkü Orta Doğu'nun Levant bölgesinden elde edilen başka bulgular da bu fikri destekliyor gibi görünüyor, hatta tamamen başka bir uygarlığın temellerinde de benzer izlere rastlandı. Maya Uygarlığı'nda, Mayalar'ın en eski şehri olan Ceibal'in avcı-toplayıcı insanların dini festivaller için toplandığı bir bölge olduğuna dair bulgular da elde edildi. Bu uygarlıkların yerleşik yaşama geçiş nedenleri arasındaki paralellikler oldukça ilginç. Maya Uygarlığı, Eski Dünya'dan izole bir yaşama sahipti ve hatta onlardan birkaç bin yıl sonra inşa edildi. Buna rağmen, eğer ki Mayalar da Orta Doğu'daki atalarımızla aynı nedenlerle yerleşik yaşama geçtilerse, bu durum insanların kültürel dönüşümüyle ilgili önemli bilgiler verebilir.

Bazı seküler bilim insanları, ruhani ihtiyaçların uygarlıkların yükselişinde itici rol oynadığı düşüncesinden rahatsızlık duyuyorlar. Çünkü dinin insan toplumlarında yeniden merkezi bir rol alacağı fikrini destekleyeceğini düşünüyorlar. Ancak unutmamak gerekiyor ki, bir şeylerin bu insanların kültürel evriminde uygarlığın doğuşuna katkı sağlamış olması, bunun şu anda da devam etmesi gerektiği anlamına gelmiyor.

Göbekli Tepe, uygarlık tarihi, insanlığın kültürel dönüşümü için çok önemli bir yere sahiptir ve eğer ki bu mekan insanlığın ilerleyişinde arkeolojik ve kültürel evrim açısından bir katkısı olduysa, bunu bilmeli, öğrenmeli, öğretmeli ve hepsinden önemlisi, ilerlemeye ve bilimsel gerçekleri öğrenmeye devam etmeliyiz.