1970'li yıllarda İsviçre'de yaşanan ve ilk duyduğunuzda "Yok artık!" dedirtecek bir olaydan bahsetmek istiyorum: Gökyüzünden yağan tavuk kafaları! Peki, bu tuhaf durumun arkasında ne vardı? Gelin, birlikte keşfedelim.

O dönemde Avrupa, sadece savaşlarla değil, aynı zamanda kuduz salgınıyla da mücadele ediyordu. Özellikle kızıl tilkiler, hastalığın başlıca taşıyıcılarıydı ve bu durum evcil hayvanlara, oradan da insanlara kadar uzanıyordu. 1967'de İsviçre'yi vuran kuduz salgını, yetkilileri çeşitli çözüm arayışlarına itti.

İlk etapta tilkileri avlamak veya zehirlemek gibi yöntemler denendi, ancak bu yaklaşımlar hem etkisiz kaldı hem de maliyetliydi. Daha sonra, Amerika'da geliştirilen "Vac-Trap" adı verilen bir tuzak sistemi denendi. Bu sistem, hayvanların üzerine bastığında gizli bir şırınga ile aşı enjekte ediyordu. Ancak, doğaseverlerin bu tuzaklara yanlışlıkla basması gibi sorunlar ortaya çıktı.

Başka bir çözüm olarak, aşı içeren yemler kullanılmaya başlandı. Yumurtalar, köpek bisküvileri, sosisler gibi çeşitli yiyecekler aşılanarak tilkilere sunuldu. Ne var ki, tilkiler bu yiyecekleri saklama eğilimindeydi ve bu da aşının etkisini kaybetmesine neden oluyordu.

Tam da bu noktada, bilim insanlarının aklına ilginç bir fikir geldi: Tavuk kafaları! Tilkilere oldukça çekici gelen tavuk kafalarının içine aşı kapsülleri yerleştirildi ve helikopterlerle ormanlık alanlara bırakıldı. Bu yöntemle, en az 50.000 tavuk kafası kullanılarak kuduz salgını kontrol altına alındı ve İsviçre, bu hastalıktan kurtuldu. 

Sonrasında, Almanya'da daha etkili yemler geliştirilerek bu yöntem iyileştirildi. Bu ilginç ve yaratıcı yaklaşım, kuduzla mücadelede önemli bir adım olarak tarihe geçti.

Bu hikâye, insanlığın karşılaştığı zorluklara karşı ne kadar yaratıcı ve kararlı çözümler üretebildiğinin güzel bir örneği. Kuduz gibi ölümcül bir hastalığa karşı, tavuk kafalarıyla yapılan bu mücadele, bilim ve kararlılığın birleştiğinde neler başarabileceğini gösteriyor.