Dijital platformların başını çeken Netflix son dönemde yaptığı projelerle oldukça gözden düşmeye başladı. Özellikle Türk yapımları özelinde konuşursak, gerçekten TV dizilerinden farkları kalmadı diyebiliriz. Türkiye’nin yakışıklı jönlerinden diyebileceğimiz Çağatay Ulusoy hakkında sosyal medyada ‘Netflix’in kadrolu oyuncusu’ lakabının takılması da bu sürecin kaçınılmaz sonucu bana sorarsanız.

Öte yandan dizilerin ve filmlerin sadece TV seyircisi gibi bir kitleye hitap etmeye başladığını senaryolardan görmek çok da zor değil. Ya bu platform, TV’de oyunculuğunu, kendini geliştirme sürecini canlı canlı izlediğimiz Kıvanç Tatlıtuğ’u bile sırf izleyici istiyor diye Beren Saat ile yeniden bir projede oynatarak rezalet bir film ortaya koydu. Tüm bunların yanında, bugünkü dizimize gelecek olursak, “Poyraz Karayel”deki oyunculuğu ile hafızalarımıza kazınan İlker Kaleli’nin kariyerinin en kötü işinde oynadığı bir diziyi konu alacağız. “La pasión turca” dizisinde, sözde Türk bir karakteri canlandıran İlker Kaleli, Türk erkeğini anlatayım derken sadist bir toksik beyefendiyi anlatmış. Bu köşe yazılarında genellikle beğendiğim yapımları anlatmayı tercih etsem de, bu kez bu diziyi anlatmadan geçemeyeceğim. Çünkü ben izledim, sizin de kendinize bu işkenceyi yapmanızı gerçekten istemem. 

Dilek Köşe Foto (6)

Dizinin amacı şu; dizi “İspanyol bir kadın ile Türk bir adamın aşk hikayesini konu alıyor” deniyor. Hayır efendim, asla böyle bir şey yok. Dizi sadist ve toksik bir adamın, İspanyol ve kariyerinde yükselmekte olan bir kadının hayatını yıkmasını ve kadının bir adam için hayatını ne noktaya getirdiğini anlatıyor. Böyle konuları, böyle senaryoları on yıllardır izliyoruz, lütfen artık izleyiciye daha özgün konular sunun. Bunlar artık bayatladı sayın yapımcı, senarist ve yönetmenlerimiz. Siz sırf İspanya Türkiye kardeşliği yapacaksınız diye, Türkiye’de takdir görmüş bir oyuncuyu alaşağı ediyorsunuz. Gerçekten yazık. 

Size internette diziyle ilgili yazılan bazı yorumlardan da bahsetmek isterim. Örneğin, bir kullanıcı şunları söylemiş; “Vakit kaybına neden olan ve kesinlikle önyargılı bir dizidir”, bir diğeri ise, “Aklınıza gelebilecek her türlü oryantalist klişe ile dolu, batılı bakış açısının en yoz haliyle verildiği, anlamsız, kötü, hatta yer yer ırkçı bir film olduğunu düşündüm ve hayal kırıklığına uğradım”. Bu eleştirilerden de anlaşılacağı üzere vakit kaybından başka bir şey olmayan bu diziyi izlemenizi şiddetle önermem. Netflix’in eski güçlü yapımlara geri dönmesi ve kalitesini bozmamasını temenni ediyorum.