İkonikleşme ve "Moai"ler
Efe Çapman
Bazı görseller ikonik hale geldiklerinde çevrelerindeki bilinmeyenler artar ki, bunun sebeplerinden biri de bizlere hatırlattıkları ana nosyon dışındaki vasıfları ve anlamlarına ilişkin detayların yüzeysel şöhretlerine yenik düşebilme olasılığıdır. Bu fikir çoğu açıdan yoruma açık olsa da çevremizde karşılaşabileceğimiz bir durum oluşu yadsınamaz ve bir şeyin tanınma miktarı arttıkça bilgiye ulaşmak kolaylaşabilir ancak kolay erişilen bu bilginin bütünlüğü, yeterliliği ve doğruluğu geride kalabilir.
İkonik dendiği zaman konuya ve bağlama ilişkin bir yer, cisim veya birey aklımıza gelebilir. Modern zamanlarda bile konumu sebebiyle izole kalmış bir diyar olan Paskalya Adası’nın ünlü “Moai” heykelleri onlara hangi sektörde yer verilirse verilsin bu küçük adaya çağrışım yapar.
Pasifik Okyanusu’nun ortasındaki bu adada volkanik kökenli taşlardan oyularak yapılmış bine yakın “Moai” olduğu bilinmektedir. Yeniden keşifleri Avrupalı kaşiflerce 18. Yüzyıl’da yapılmış olan bu heykellerden tamamlanmış olanların en büyüğü 10 metre boyundadır ve ağırlığı 80 tondan fazladır. Bu heykeller genellikle adanın iç kısımlarına dönük şekilde yerleştirilmiş olsalar dahi 7 heykelden oluşan ve okyanusa doğru bakan çarpıcı bir grup heykel gibi yerleştirilmiş olanları da bulunmaktadır.
Yüz ölçümü 160 kilometre kare olan Paskalya Adası’ndaki keşifleri üzerinden asırlar geçmiş olsa da geçtiğimiz günlerde yeni bir “Moai” heykelinin keşfedildiği ortaya çıkmıştı. Volkanik bir kraterin iç kısmındaki kurumuş bir göl (lagün) yüzeyinde bulunan heykel bu bölgedeki doğal alanları korumak için çalışan bir takım gönüllü araştırmacı tarafından şans eseri bulundu. Yatar bir pozisyondan göklere doğru bakmakta olan heykel, konumunun sadece yakın zamanda kurumaya başlamış oluşu ve rakımı da yüksek olan bir krater gölü olmasından dolayı ardında bazı soru işaretleri bıraktı.
İlk paragrafta bahsettiğim ikonikleşmebazlıdurumun en yaygın örneklerinden bir tanesi Paskalya Adası’ndaki “Moai”lerdir, çünkü kafalarına oranla küçük olan vücutları bu heykellerin Paskalya Adası “Kafaları” veya Paskalya Adası’ndaki Kafalar olarak anılmasına sebep olmaktadır. Evet, “vücutlarına" oranla çok büyük kafalara sahip olan bu heykellerin çok büyük bir kısmı neredeyse baş kısımlarına kadar gömülü oldukları için yaygın olarak böyle tanınmaktalardır. Ancak çevreleri kazılmış halde görülen daha nadir fotoğrafları olan ya da bir müzeye taşınarak tam vücutlarıyla sergilenen heykellerin detaylıca oyulmuş tam birer vücuda sahip olduğu görülebilir. Çömelmiş pozisyonda duran bu heykellerin sırt kısımlarında işlemeler olması da yaygın bir özelliktir. Sembolize ettikleri konseptler hakkında farklı görüşler olsa da bu adada belli başlı inançları olan ve teknik açıdan gelişmiş bir kapasiteye sahip bir medeniyetin yaşamış olduğu aşikâr.
Yorumlar