Yazar Taçlı Yazıcıoğlu, avukat ve siyasetçi bir ailenin akademisyen kızı. Yazarın ilk kitabı olan Hep Sondan Başlar İletişim Yayınları tarafından 2019 yılında yayımlanmış.
Yazar, bu ilk romanında, birbirine karışmış ilişkiler ağını ince ince işleyerek okuyucunun önüne seriyor. Her bölümün sonunda farklı karakterlerin benzer olaylara dair düşünceleri, yaşadıkları ve olayların üzerlerindeki etkileri adım adım açığa çıkıyor. Postmodern anlatım tekniğiyle kesişen hayatlar, ilerleyen süreçte tamamen farklı yönlere savrulabiliyor. Yazar, bu anlatımı sıcak ve samimi bir üslupla yaparken, muhafazakarlık, geçmiş ve nostalji ile olan hesaplaşmasını da satır aralarına ustaca yerleştiriyor.
Romanda Ece, Suat, Zerrin, Tunç ve Timur gibi karakterlerin yollarının kesişip ayrıldığı maceraları izliyoruz. Kahramanlar günlükler ve mektuplar aracılığıyla geçmişteki kesişme noktalarını kendi bakış açılarından sorguluyorlar.
Bana göre romanda derinlemesine ele alınmamış olsa da, en ilginç karakter olan Ece'nin annesi Zerrin Hanım, yazar tarafından hak ettiği ilgiyi görmemiş. Yaşadıkları ve hisleriyle başlı başına bir romanın konusu olabilecek bu karakter, bence bir devam kitabını hak ediyor. Buradan yazarımıza böyle bir talebimizi iletmiş olalım.
Taçlı’nın eski ve yeni kelimelerle kurduğu cümleler ile devrik yapı kullanımı ve anlatımındaki sıcaklığı okuyucuyu eserin içine çekiyor. Fonda Avrupa'nın farklı şehirleri ve İstanbul’un güzelliklerinin yer alması, güncel olaylara değinmesi ise romanın atmosferini değiştiriyor; bizi hülyalara sevk ediyor.
Kitabın bazı olaylarını, diğer karakterlerin gözünden anlatıldığı önceki sayfalarda yeniden hatırlamaya çalışarak, yazarın kullandığı geriye dönüş tekniğini beğendim. Bu merak uyandırıcı yapı benim hoşuma gitti.
Yazar, yazma eylemini parçaları bir araya getirmeye benzetiyor. Bu yaklaşım, “kompartımanlar” benzetmesiyle okuyucuya aktarılıyor ve bence oldukça başarılı bir ifade.
Zerrin Hanım’ın cenaze töreninde Timur’un en azından eski aşkının kokusunu hatırlayacağını umdum. Timur karakteri bana Kadın Kokusu (Scent of a Woman) filmindeki Al Pacino’nun canlandırdığı emekli Albay Frank karakterini anımsattı. Kör olan Albay, her şeyi kokularla tanımlıyordu. Bu film, Al Pacino’ya Oscar kazandırmıştı; size de izlemenizi tavsiye ederim.
Her ne kadar ben çok beğenmesem de, romanda kahramanlar birçok şiir okuyor yeri geldikçe. Buna rağmen, aşağıdaki dizeler bana hoş geldi:
“Tut ki o yürek bir tek sana kalmış,
Tut ki sana tutunmuş sende kalmış.”
Favori karakterim Zerrin geri planda kalmış; Suat’ın ruh hali derinlemesine işlenmemiş olsa da, eseri geneli itibariyle beğendim ve esere 7 puan veriyorum.
Peki sevgili okurlar, sizce de hayat hep sondan mı başlar?