Sanat, insanın hayal gücü ve yaratıcılığının estetik beceri yoluyla ifade edilmesi olarak tanımlanır. Ve bunun yanı sıra insanların tüm duyularına ve duygularına hitap eder. 
Bir heykele, tabloya bakarken, sokaktan geçen bir müzisyenin şarkısını dinlerken, yediğimiz harika bir yemekte, okuduğumuz güzel bir romanda sanatı görebiliriz.  
Bu da sanatın insanla ne kadar iç içe olduğunu ve insan için ne denli önemli olduğunu gösterir. Bu sebeple hem sanatı ortaya koyan sanatçı, hem de sanatı takip eden birey için bir nevi duyguları aktarma, duygudaşlık yaratma ve rahatlama aracı olmuştur. 
Örneğin, altı yaşında geçirdiği çocuk felci nedeniyle sakat kalan ve uzun yıllar zorbalık gören Frida Kahlo’nun 18 yaşında geçirdiği korkunç otobüs kazasından sonra küllerinden yeniden doğmayı nasıl başardığını hiç sorguladınız mı?
Tabii ki de sanatın eşsiz iyileştirme gücüyle…
Böyle örneklerle sanat çalışmalarının psikolojik iyileştirme gücü taşıdığı fark edilmiş. Bu gücün ortaya çıkmasına yönelik yapılan araştırmaların akabinde ise sanat terapisi ekolü geliştirilmeye başladı. 
Böylece günümüzde sanat terapisi, günlük yaşamın zorluklarıyla başa çıkmada ya da psikolojik problemlerin tedavisinde sıkça kullanılan bir terapi ekolü hâline geldi.
Benzer bir çalışmanın da İzmir’de yapıldığını öğrenmek beni çok mutlu etti.
İzmir Ukraynalılar Derneği ve Dünya Doktorları Derneği iş birliğiyle, kadın ve çocuk savaş mağdurları, sanatın iyileştirici gücüyle yeniden hayata katılıyor. 
Etkinliklerde sanat terapisinin yanı sıra nefes egzersizleri, kas gevşetici uygulamalar ve psikolojik eğitimler alan katılımcılar savaşın etkilerinden uzaklaşmaya çalışıyor. Ayrıca, savaş mağdurlarına dil desteği ve psikolojik destek sağlanarak sosyal uyumun artırılması hedefleniyor. 
Neler yaşadıklarını tahmin bile edemeyeceğimiz insanlar için bunlar harika etkinlikler.
İzmir Ukraynalılar Derneği Başkanı Oksana Özek’in açıklamaları savaş mağdurlarının durumunu çok net özetliyor. Özek, "Üyelerimizde gözle görülen değişiklikler oldu. İlk zamanlarda herkes çok yalnız ve üzgündü. Burada olumlu düşünmeye başladılar. Etkinlikler sayesinde gülmeyi öğrendiler. Özellikle ilk yıllarda gelenler hayatlarını erteledi. 'Nasıl olsa geri döneceğiz' diye düşündüler. Ancak savaşın belli bir süresi olmaz. Burası sayesinde yarıda bıraktıkları hayatlarına devam etmeyi öğrendiler. Bizim kapımız her zaman herkese açık. Sosyal medyadan etkinlik duyurularımız mevcut. Amacımız özellikle psikolojik olmak üzere her alanda destek sağlamak." diye konuştu.
Klinik Psikolog Büşra Boğaz da, psikolojik olarak bütün desteği katılımcılara sağladıklarını vurguladı. Etkinliklerin bireylerin hayata karışması için önemli olduğunu vurgulayan Boğaz, "Savaştan gelen daha çok Ukraynalı bireylerin psikolojik destek gruplarını yürütüyoruz. Aynı zamanda dernek olarak hastane işlemlerinde çeşitli fırsatlar sağlayabiliyoruz. Sanat terapisi bireylerin adaptasyon problemlerini kolaylıkla aşmasını sağlıyor. Aynı zamanda savaş sonrası içlerinde tuttukları problemleri dışa vurabiliyorlar. Buradaki amacımız katılımcıların hem sosyal hem de psikolojik anlamda gelişmeleri." ifadelerini kullandı.
Buraya kadar her şey güzel. Emeği geçenlerin yaptıkları katkı gerçekten çok önemli. 
Fakat herkesin ortak temennisi var ki o da ‘Artık savaşlar olmasın!’
Siyasi ya da anlamsız sebeplerden dolayı kimse yaşamanı yitirmesin.
Daha güzel bir dünya umuduyla…