Uyku apnesi konusunda bilgi veren Dr. Alpar, bu durumun solunumun tekrar tekrar durup başlamasıyla karakterize bir uyku bozukluğu olduğunu söyledi. Uyku apnesinin çoğunlukla üst solunum yollarının tıkanması nedeniyle soluk alıp vermenin güçleşmesiyle ortaya çıktığını belirten Alpar, bu durumun kanda oksijen seviyesinin düşmesine ve dokulara oksijen geçişinin azalmasına yol açtığını ifade etti.
Uyku apnesinin belirtilerinin arasında şiddetli horlama, nefesin durması ve ani uyanışlar, terleme, gece tuvalete sıkça kalkma, ağız kuruluğu, sabahları baş ağrısı, reflü, konsantrasyon azalması, aşırı uyku hali ve sinirlik gibi durumların yer aldığını belirten Alpar, bu belirtilerin göz ardı edilmemesi gerektiğini söyledi.
ÇOK SAYIDA HASTALIĞA DAVETİYE
Özellikle obezite, burun boğaz çene yapısındaki bozukluklar, bazı endokrin bozukluklar ve genetik yatkınlığın uyku apnesi riskini artırdığını belirten Dr. Alpar, uyku apnesinin hipertansiyon, diyabet, hiperlipidemi ve obezite gibi hastalıklara zemin hazırlayabileceğini ve kalp krizi gibi ciddi hastalıklar için bağımsız bir risk faktörü olduğunu vurguladı.
Dr. Alpar, uyku apnesi tanısının uyku laboratuvarında yapılan bir testle konulduğunu ve tedavisinde ise obesitenin önemli bir rol oynadığını belirtti. Uyku apnesi tedavisinde en yaygın kullanılan yöntemin “Kesintisiz Pozitif Nazal Basınç (CPAP)” tedavisi olduğunu söyleyen Dr. Alpar, bu tedavinin hastaların kaliteli bir uyku uyumasına yardımcı olduğunu ifade etti.