Antik anıt veya heykel olarak tanımlayabileceğimiz dolmen yani bir grup büyük boyutlu taşın ardışık olarak belli bir formda dizilmesi ve ardından üstlerine yatay biçimde büyük boyutlu başka bir taşın yerleştirilmesiyle oluşan yapılar çoğu bölgede insanlarca yapılmış en eski yapılar olma özelliğini taşıyor. Genellikle dolmenler megalitik yani devasa boyutlardaki taşlar kullanılarak yapılmışlardır ve bu sebepten ötürü etkileyici formlara ve heybetli duruşlara sahiplerdir. Dünyanın çoğu yerinde karşılaşılan dolmen tipi yapılar yaşam alanı olmaya uzak olduklarından bu anıt veya mezar görevi gören yapıları inşa eden insanların meskenleri hakkındaki bilgi sınırlı durumda. Ancak yakın zamanda yapılan bazı keşifler ve araştırmalar sayesinde Batı Avrupa civarındaki bu tip yapılardan sorumlu olan bireylerin yaşam alanlarını tanımaya ve anlamaya bir adım daha yaklaşılmış olundu. Havadan yapılan gözlemler sırasında keşfedilen Le Peu arkeolojik alanı Fransa’nın batısında bulunmakta. Avrupa’daki megalitik höyük ve dolmen tipi yapıları inşa etmiş olan insanların yaşamış olduğu alanlardan biri olduğu düşünülen Le Peu, yakın çevresinden az da olsa daha yukarıda kalan bir tepenin üzerine kurulmuş ve çevresi bir “çit” formasyonu ile sarılmış. Bu tepede bulunan antik tahta yapılar ortalama M.Ö. 5 bin yıl öncesine tarihlenmiş bulunmakta ve bu onları Avrupa’da bulunan en eski tahta yapılara denk kılıyor. Nitekim bu buluntulara denk yaşta olan diğer tahta kalıntıları da Le Peu’den gözle görülebilecek mesafede olduğu kabul edilen Tusson höyüklerinde bulunmuş. Öncelikle manyetik haritalandırma teknikleriyle gözlemlenen pek çok dörtgen binayı barındıran ve yaşam izleri taşıdığı tahmin edilen bu alanın Tusson’da bulunan anıt mezarları inşa eden topluma ev sahipliği yaptığı fikri iyice somutlaşıyor. Araştırma alanı ve çevresinde yapılan zemin ve toprak analizleri sayesinde Le Peu’nün inşa edildiği tepenin çevresinde kalan alanların burada aktif bir yaşam olduğu dönemlerde bir bataklık olduğunu göstermiş bulunmakta. Araştırmacılar bu bataklığın bir savunma mekanizması olarak kullanıldığını ve bu yerleşkenin konumunun belli amaçlara uygun seçildiğini belirtiyor. Öncelikle bir doğal “çit” veya hendek görevi gören bataklıklar ve ardından tepedeki yerleşkeyi çevreleyen bir çitin daha varlığı bizlere bu alan hakkında pek çok bilgi sağlıyor. Bu alanda “U” şeklinde bir başka hendek daha bulunuyor ve bu form Batı Avrupa’da bulunan benzer yapılar ile aynı karakteristik özellikleri taşıyor. Le Peu’nün hendek ve çitlerini aştıktan sonra yerleşkenin girişinde iki devasa heykel olduğu tahmin ediliyor ki, bu tanıma uygun kapı ve girişlere pek çok kültürde rastlamak mümkündür. Hem savunma amaçlı hem de heybetli yapılar içeren bu alan bizlere Batı Avrupa’nın o dönemde nasıl bir halde olduğu hakkında bazı önemli bilgiler sağlayacaktır. Zorluk dereceleri ve arkalarında bıraktıkları soru işaretleri ile insanlığı şaşırtmaya devam eden megalitik yapıların mimarları hakkında yapılan keşif ve çalışmalar tarihin bu bölümüne ışık tutacaktır.