Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren var olan, halk olarak farkına varmakta geciktiğimiz, yıllar önce “Halk plajlara saldırdı, vatandaş̧ denize giremiyor” manşetiyle çıkan gazeteyle dikkat kesildiğimiz, kim olduklarını anlamaya başladığımız, kendilerini her konuda haklı ve ayrıcalıklı vatandaş, ülkenin “diğer insanlarını”, Necip Fazıl Kısakürek’in; Sakarya şiirindeki; “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya” olarak gören, necip vatandaşlar ile ülkesine gönülden bağlı halk arasında uzun, derin, geniş bir ayrışma, 6 Şubat 2023 tarihindeki Maraş depremi ile belirgin bir hale geldi. 6 Şubat ve sonrası devam eden sarsıntılar yeryüzüne yeni şekiller verirken, bizlerde toplum olarak, nefsimizle benliğimizle aklımızla ağır sarsıntı dönemi geçiriyoruz. Fay hatlarının kırılmasıyla binalar yıkıldı, yollar yarıldı, şehirler yerle bir oldu ve necip vatandaşların! taktıkları maskeleri şiddetli sarsıntının etkisiyle düşünce, millete karşı gerçek yüzleri ve zihniyetleri ortaya çıktı. Felaketin ilk anından itibaren millet olarak seferberlik içinde yara sarmaya can kurtarmaya koşup canı gönülden, elini taşın altına koyanlar karşısında, bu felaketi nasıl istismar edebilir şahsi ikbalimiz ve dostlarımızın! memnuniyetini karşılayabilmek için neler yapmalıyız telaşına düşüp ellerinden geleni artlarına koymadan necip vatandaşlık! görevlerini yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar… Olağanüstü Hâl Yasası çıkartılarak, çeşitli yağma ve olumsuzlukların önüne geçilmek istenmesine rağmen, yasanın çıkmaması için büyük bir gayret sarf ettiler. AFAD ve Kızılay’a yapılan yardımları önlemeye çalışmaları ve bir takım şaibeli isimleri bu kuruşların yerine koymaları, bazı ne idüğü belli olmayan şahısların çalışmalarını devlete rakip olarak gösterdiler. Sömürgeci emperyalist kapitalist devletlerdeki çeşitli kurumlardan maddi yardım alan, alamayan, kendilerini, siyasetçi, sivil toplum kuruluşu, bağımsız gazeteci, yazar, sanatkâr, medya mensubu gibi gösteren, necip vatandaşlar internet, TV, gazeteleri, YouTube, Instagram, vs. kullanarak, ortalığı kirleten kışkırtıcı yayınlarıyla, kanatsız melek misali ortaya çıktılar. Necip vatandaşların zümresi, milletin acılarını yaşamasına müsaade etmeden, iktidarın konuşmadığı seçim erteleme konusunun üzerine, mal bulmuş mağribi gibi atladılar, lakin sevinçleri çok kısa zamanda kursaklarında kaldı. Milletimize büyük acı yaşatan, an itibariyle 42 bin 310 vatandaşımızın hayatını kaybettiği deprem, halk dalkavukluğu yapan siyasetçi, sivil toplum kuruluşu!, Meslek odalarını, vs. ifşa etti. Depremin yaşandığı yerler ve Türkiye`nin çeşitli bölgelerinde yapılmak istenen kentsel dönüşüm hareketlerine karşı çıkan, alınan karar sonrası, başta siyasi parti başkanları, yöneticileri, TMMOB, sözde sivil toplum kuruluşları, o mahkeme, bu mahkeme koşuşturup iptal ettiren onlar değilmiş gibi, etrafa çamur atmaktan çekinmiyorlar. Hatay’da Lütfü Savaş 4 yıl önce Emek Mahallesi’ndeki gösteriyle kentsel dönüşüme karşı çıkıyor, TİP Hatay Milletvekili, Barış Atay, sosyalist, devrimci, demokrat derneklerin desteğiyle direniş başlatmak gerekiyor diyordu… 05.06.2020 Gürsel Tekin: “İstanbul’un göbeğinde Fikirtepe’de kentsel dönüşüm mağdurları ile birlikteyiz. AKP’nin rant aşkı ve sevdası binlerce insanın ocağını kararttı.” diyordu… Çıkartılan kanunları iptal ettirmek için, mahkeme mahkeme dolaşanlar kadar, yerel mahkemelerden başlayarak, Danıştay’a kadar uzanan mahkemelerde, önlerine gelen iptal isteğini kabul eden yargıçların da vicdan muhasebesi yaparken, hayatları karartan, aileleri parçalayan, çocukların yetim ve öksüz kalmasına sebep olan, ekonomik yıkım yaşatan, iptal isteğinin haklılığını, yasalar böyle diyerek vicdanlarını rahatlatıp, geçiştirmeye çalışmasınlar. Deprem istismarcıları, utanıp sıkılmadan şahsi ikballeri için milletimizin sırtına binmekten, Silahlı Kuvvetlerimiz ile ilgili gerçek dışı ve inançlarıyla ilgili absürt açıklamalardan çekinmediler, AKUT’çu Nasuh Mahruki, ilk andan itibaren binlerce Mehmetçik, ayakkabısını depremzedeye verecek kadar canla başla çalışırken, askeri tesisler halka açılmışken, utanmadan, yüzü kızarmadan: “Asker, kurtarma çalışmalarında yok, çünkü hükümet yasayı değiştirdi” yalanını söylüyordu. Necip vatandaş! Merdan Yanardağ, göçük altından sağ çıkarılan afetzedeleri kurtaranların “ALLAHU EKBER” diyerek sevinmelerine “Kurtarma çalışmaları sırasında “Allahu Ekber” diye slogan atmak nasıl bir zihniyettir? Bir ibadet ifadesini, bir ayeti şeriatçı eylemlerde slogan haline getirenler, bu zihniyeti kurtarma işine de taşıdılar. Pes artık. Herkes kendi sloganını mı atsın? Böyle kamu yönetimi olur mu? Diyebiliyordu. Sen de orada olsaydın da, İtalyan partizanlarının “Bella Ciao” şarkısını söyleseydin! olmaz mı… Necip vatandaş olanlar, bu ülkede yaşayan vatansever, feraset sahibi yüce gönüllü milletin değerlerini anlamaya ve barışmaya çaba sarf etmez, onların dışında kalan Türk Milleti “İslamcı, kökten dinci “yobaz”dır… Kendilerini tarif ederlerken seçtikleri, aydınlanmacı!, çağdaş!, laik!, terimlerini mağrur! bir şekilde apolet gibi omuzlarında taşırlar…