Belediyeler, ciddi bir mali kriz içinde. Bir kısmında işçiler, greve gitti bile.
Durumu incelediğinizde; geçmişe dönük büyük yanlışlar ve ihmaller olduğunu görüyorsunuz.
Seçileceğinden emin olmayan, ya da aday gösterilmeyen belediye başkanları, kadroları şişirmişler, paraları har vurup harman savurmuşlar.
Toplu sözleşmelerde çok yüksek ücretler için imza atmışlar.
Sendika, işçinin hakkını korur. Bunu yaparken çoğu kere gözünü karartır. Sendikanın tek hedefi, en yükseği koparmaktır. Belediyenin bütçesi, imkanları, yaşadığı darboğaz onu pek ilgilendirmez.
Bunu geçmişteki yığınla örneği için söylüyorum.
Ama sorumlu belediye başkanları, bu tuzağa düşmedikçe ve bütçeyi iyi yönettikçe bundan hem kurum olarak belediye, hem de çalışanı karlı çıkar. Bazı belediyelerdeki yüksek işçi ücretleri, diğerlerine emsal olmaya gösterilmeye çalışılınca kaos doğuyor.
Burada eğer olabilirse, Büyükşehir Belediye Başkanı devreye girmeli ve işçi belediyelerinde standart oluşturmalıdır. Bunu yaparken elbet bağlı bulunduğu sendika ile müzakere etmesi ve bir ortak noktada buluşmayı hedeflemesi gerekir.
Buca Belediye Meclisi’ni izlerken AK Partili üye Veli Balyemez’in; toplu sözleşme görüşmeleri sürecinde belediyenin işçilere insanca yaşayabilecekleri ücreti vermesi gerektiği çağrısı yapınca Meclis Başkan Vekili Hüseyin Benzer’in, “Önce siz hükümetinizin asgari ücreti 17 bin liradan yukarıya çekmesini sağlayın, biz sizi takip ederiz” benzeri bir cümle sarfederek gereken cevabı vermesi, konumuzun temel sorununu teşkil etmektedir ve çözüm de galiba bu sorunun giderilmesindedir.
Aile hekimlerine sahip çıkalım
Büyük baskı altında çalışan aile hekimlerine Sağlık Bakanlığı şimdi de randevu sistemi getirecek.
Bu, belki aile hekimlerinin gün içinde kaç hastaya bakacakları konusunda bir standart oluşturabilir ama halkın işine gelmez.
Aile hekimleri, acil servis gibidir. Aniden hastalananlar, aile hekimliğine gittiklerinde boş gönderilmiyor, hiç değilse muayene olup ilaç yazdırabiliyor.
Hala yerine oturamamış bir randevu sistemini buraya monte etmek yanlış olur.
Artı, bu standardın ölçüsü de aile hekimlerinin kabul edemeyeceği bir rakam olarak karşımıza çıkabilir.
Yani her iki cepheden de “hayır” sesi gelmeli.
İBRAHİM ORMANCI
O şarkı sanırım şöyle olmalıydı ''Bir pazar sabahı dozer sesiyle uyandın mı hiiiç?”
***
Lambadan çıkan cin dileğimi sordu. Ben de sadece özür diledim!
***
Seher yeli çık dağlara. Mantar topla akşam için!
***
Bindik bir alamete binmesine de. Bir yere gidemiyoruz. Araba hararet yaptı. Kuş uçmaz kervan geçmez bir yolda kalakaldık!