Kibir, bu hayatta görme yetisini kaybettiren yegane günahtır. Her kim, 'Kimse beni sevmiyo* herkes bana düşman' diyorsa, işte o kibir abidesi yanlışlarını kendisi bile göremez hale gelmiştir. Bunun siyasi tezahürü yıllardır Türkiye'de var, Silivri yaz aylarında soğuk olmayabilir, artık spordaki temsilcileri de başımıza tebelleş oldu.
2 sezon sonra Süper Lig'e geri dönen Göztepe, evinde oynadığı ilk maçta Fenerbahçe'ye 1 puanı adeta hediye etti. Gayet subjektif bir yorum gibi dursa da, müsabakayı 0 noktasından izlemiş biri olarak; mücadelesini rakibine değil kazanmaya karşı veren tarafın Göztepe olduğu aşikardı. Kamera yalnızca topun olduğu alanı gösterir ama stadyumda her yeri rahatlıkla görebilirsiniz. Hele yatay değil dikey bakıyorsanız, top tepicilerin gözündeki hırsın neye yönelik olduğunu bile hissedebilirsiniz. Isınan oyuncuların hangi motivasyonla ısındığını, hakemin yanına gidip itiraz etmese bile sinirleneni en iyi stadyumda görebilirsiniz. İşte bunları gören kişi olarak, maçı hakedenin Göztepe olduğunu söyleyebiliyorum. Burada diğer ölçüt de, piyasa değeri, yeteneği, tecrübesi derken bütünsel olarak Fenerbahçe'nin pek çok alanda fark yaratması gerekirken sanki Süper Lig'i yıllardır orta-üstü sıralarda bitiren, iyi fırsat transferleri yapan ve sahada net bir kimliği olabilecek bir takımla oynuyormuş görüntüsü verdi. Göztepe'nin geçen sezondan beri birlikte oynayan oyuncuları bir alt ligdeydi, yeni gelen oyuncuların bu seviyelerde futbol oynamışlığı yok, Juan daha evvelsi gün takıma katıldı, derken sahada birbirine ciddi anlamda alışık olan, hatlarını iyi kuran, hücum ederken acele edip bocalasa da yılmayan bir Göztepe vardı. Hoca karşılaştırması yaparsak, kimin tazminatı kimi döverse o büyük hocadır bu ülkede, hatta 'en özel olan'dır.
Türkiye'de futbol kulüpleri başkan takımı hüviyetinden kurtulduğu anda ilerleme kaydedebilir. Her sorunla başkan ilgilenemez, her iyiliği başkan yapamaz, başkan adı üstünde yöneticidir. Ancak bir kulübün başkanı, diğer seçilmiş yöneticileri hiçe sayıp, adeta 117 yıllık kulübün yöneticilerine beceriksiz diyerek stada alınmayan taraftarlar için akredite olmadığı yere yani futbol oynanan çimlere iniyorsa, 117 yıllık kulüp o başkanın şirketlerinden biri haline gelmiştir. İşin ilginç yanı, babasının varlığından başka hiçbir varoluş sebebi olmayan bu başkanların kendini her yere atması, ahkam kesmesi, Kimse beni sevmiyo* herkes bana düşman tripleri ziyadesiyle saçma. Ying ve yang, siyah ve beyaz; yani ya sevilirsin ya sevilmezsin. Herkes ... düşmanı demek; faşistliğiyle eleştrilen herkesi aynı kefeye koyar; kibirli. Siyasette faşistler, sporda faşistler, mecliste faşistler, sokakta faşistler... En çok da kendisinin farkında olmayanlar işte, bir adım ileri gidemeyeceğiz, herkes tek doğru kalacak. Bir yerde doğru tekse, yanlış, anlamını kavrar.
Göztepe taraftarının hiç yapmaması gereken sahaya yabancı madde, su atma eylemi nedeniyle çok sayıda meslektaşım zarar gördü, ekipmanları ıslandı. Ben kendimi zor içeri attım. Ancak biri zengin olduğu için Türkiye ayağa kalktı, biri asgari ücret ve seviyesinde çalışmak zorunda olduğu için esamesi okunmadı. Teşekkürler Göztepe taraftarı, teşekkürler Türkiye.