1960-2000 yılları arasında Türkiye, hem sporun gelişimi hem de uluslararası alanda kazandığı başarılarla önemli bir dönemden geçmiştir. Bu süreçte Türkiye’de spor kültürü, altyapı ve spor politikaları bakımından ciddi dönüşümler yaşanmış; özellikle Olimpiyat Oyunları’na katılım ve burada elde edilen başarılar, Türkiye’nin dünya spor sahnesindeki yerini pekiştirmiştir.

1960’lar, Türkiye’de sporun modernleşme sürecine girdiği bir dönemdir. Bu dönemde, sporun tabana yayılması ve genç nesillerin spora teşvik edilmesi amacıyla devlet destekli politikalar geliştirilmeye başlanmıştır. Özellikle beden eğitimi ve spor dersleri, eğitim sistemine entegre edilmiştir.

1960 Roma Olimpiyatları, Türkiye’nin uluslararası spor arenasında tanınmaya başladığı bir dönemi temsil eder. Bu dönemde Türkiye, olimpiyatlara katılım konusunda daha fazla ciddiyet göstermeye başlamış ve sporcularını daha iyi hazırlamaya yönelik çabalarını artırmıştır. Bu dönemde Türkiye’nin olimpiyatlardaki en önemli başarılarından biri, güreş dalında kazanılan madalyalardır. Güreş, Türkiye’nin en güçlü olduğu branşlardan biri olarak öne çıkmış, Türk güreşçileri dünya genelinde saygı gören sporcular arasında yer almıştır.

1970’ler, Türkiye’de sporun daha geniş kitlelere ulaştırılmasına yönelik adımların atıldığı bir dönemdir. Bu dönemde futbol, basketbol ve voleybol gibi takım sporları yaygınlaşmış, amatör ve profesyonel ligler kurulmuştur. Özellikle futbol, Türkiye’de kitleleri peşinden sürükleyen bir spor dalı haline gelmiş ve Süper Lig’in temelleri bu dönemde atılmıştır.

Türkiye’nin olimpiyatlardaki en büyük başarıları yine güreş branşında elde edilmiştir. 1972 Münih Olimpiyatları’nda Türk güreşçiler, bir kez daha başarılı performans sergilemiş ve ülkelerine madalyalarla dönmüştür. Ancak, bu dönemde Türkiye’nin olimpiyat oyunlarında madalya kazandığı branşlar genellikle güreşle sınırlı kalmıştır. Diğer spor dallarında ise Türkiye’nin uluslararası alandaki rekabet gücü sınırlı olmuştur.

1980’ler, Türkiye’de hem ekonomik hem de toplumsal dönüşümlerin yaşandığı bir dönemdir. 1980 askeri darbesi sonrasında ülkede birçok alanda olduğu gibi sporda da köklü değişiklikler yaşanmıştır. Ekonomik liberalizasyon politikaları, spor alanında da kendini göstermiş ve özel sektörün spora olan ilgisi artmıştır. Sponsorluk anlaşmaları, profesyonel sporcuların desteklenmesi ve spor kulüplerinin mali yapılarının güçlendirilmesi, bu dönemin öne çıkan özelliklerindendir.

1984 Los Angeles Olimpiyatları’nda Türkiye, güreşte ve halterde önemli başarılar elde etmiştir. Özellikle Naim Süleymanoğlu’nun kazandığı altın madalyalar, Türkiye’nin uluslararası spor arenasındaki itibarını artırmıştır. Süleymanoğlu, “Cep Herkülü” lakabıyla bilinen, Türk spor tarihinin en önemli figürlerinden biri haline gelmiştir.

1990’lar, Türkiye’de sporun altın çağı olarak nitelendirilebilir. Bu dönemde Türkiye, hem bireysel spor dallarında hem de takım sporlarında önemli başarılara imza atmıştır. Bu dönemde devletin spora yaptığı yatırımlar artmış, spor tesislerinin sayısı ve kalitesi yükselmiştir.

1992 Barselona Olimpiyatları’nda Türkiye, Naim Süleymanoğlu’nun halterde kazandığı altın madalyayla büyük bir zafer yaşamıştır. Aynı olimpiyatlarda güreşçilerimiz de başarılı performanslar sergileyerek madalyalar kazanmıştır. 1996 Atlanta Olimpiyatları ise, Türkiye’nin olimpiyat tarihindeki en parlak dönemlerden biri olarak kayıtlara geçmiştir. Halterde Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu’nun kazandığı altın madalyalar, Türkiye’ye büyük gurur yaşatmıştır. Bu dönemde Türkiye, olimpiyatlarda sadece madalya sayısını artırmakla kalmamış, aynı zamanda sporcularının dünya çapındaki bilinirliğini de yükseltmiştir.

2000 yılı, Türkiye’nin spor alanında yeni bir döneme adım attığı bir yıl olarak dikkat çekmektedir. Sydney Olimpiyatları’nda Türkiye, farklı branşlarda başarılı sonuçlar elde etmiştir. Özellikle güreş ve halterdeki başarılar devam etmiş, Türkiye’nin olimpiyatlardaki etkinliği ve madalya sayısı artmıştır.

2000’li yıllar aynı zamanda Türkiye’de spor altyapısının daha da geliştiği ve spor kültürünün geniş kitlelere yayıldığı bir dönem olmuştur. Bu dönemde futbolun yanı sıra basketbol, voleybol ve atletizm gibi spor dallarına olan ilgi artmış; Türkiye, bu branşlarda da uluslararası başarılar elde etmeye başlamıştır.