Evet, son zamanlarda Türkiye ekonomisi ardında yeni bir rüzgar var. Göstergeler, ihtiyatlı bir iyimserlikle, düzeliyor. Uluslararası kuruluşlar, uyarılarıyla birlikte, Türkiye için olumlu mesajlar vermeye devam ediyor. Halkın enflasyonu, hayat pahalılığı nispeten belirli bir seviyede kalsa da iyileşmelerden bahsetmek için erken...
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) rezervleri artmaya devam ediyor. Banka verileri bu gelişmeyi doğruluyor. Swaplarla belirli seviyeye ulaşan rezervler, şimdilerde swaplar hariç 15 milyar dolar seviyesinde…
Yerel seçimler geçeli iki ay olmadı: O dönem swap hariç net rezerv eksi (-) 65,5 milyar dolar ile dip seviyeleri görmüştü. Geçen hafta swap hariç net rezervler (13 Mayıs 2024 haftası) 50 milyar doları aşmış oldu. Bu kadar az bir sürede, henüz iki ay olmadan böyle bir iyileşme muhteşem bir iş anlamına geliyor.
Merkez Bankası’nın bu süreci planladığı gibi yönettiğinden söz edilebilir. Söz dönüp dolaşıp Merkez’in yüksek faizine geldiğinde, politika faizinin yüzde 8,5’tan yüzde 50’ye yükseltilmesinin olumlu yanları olduğu gibi olumsuz etkileri de görülecektir. Ancak politika faizi için, bu denli hızlı artışın da olumsuz yanlarından söz etmek mümkündür. Faizlerdeki bu agresif yükselişin bu kadar kısa sürede gerçekleşmesini de etkileri itibariyle takip etmek gerekmektedir.
Kur ise seçim öncesi sert ataklarından vazgeçmiş gibi duruyor. Tüneldeki yılan gibi belirli bir alt-üst limitlerde dalgalanmasını sürdürüyor. İhracatçı ve ithalatçı bakımından bu durumun avantaj ve dezavantajları olduğu da bir gerçek. Ancak hammadde ve yarı mamulde ithal bağımlılığı yüksek bir ülke için kuru kendi haline bırakmak da çok makul görünmüyor. Bu yüzden Merkez Bankası’nın belirlediği limitler dışındaki bir hareket durumunda, Merkez’in kura müdahalesi beklenmektedir. Düşük kur ithalatı azdırır, dış ticaret açığı artar. Aynı zamanda ihracatçı için istenmeyen durumdur.
Son dönemde artan Merkez Bankası rezervleri ile kurun 20-30 arasında bir rakamda gerçekleşmesi de mümkün olabilirdi. Hazine ve Maliye Bakanı’nın “…Biz piyasadan döviz almasak dolar 30’un çok altına düşerdi…” demesinde de kura müdahale ifadesi vardır.
Yüksek faiz döviz çekiyor. Döviz giriş çıkışları da kur üzerinde ani harekete sebep oluyor. Belirli kur ve faiz, yatırımcı için karlı bir alışveriştir. Yatırımcı elindeki fonlarla yüksek faiz teklif eden ülkeye gelir. O ülkenin parasına geçer. Vadeli işlemini gerçekleştirir. Vade sonunda faizini alır, dövize döner ve ülkeden ayrılır. Kur sabit ise kazanç oldukça karlıdır. Adeta TL üzerinden döviz geliri elde etmiş olur.
Bu süreç, para politikası bazlı bir değerlendirmedir. Ancak iktisat politikasının diğer ucunda maliye politikası yer almaktadır. Sürecin maliye politikası yanını ihmal etmeden bu işlemler gerçekleştirilmeli sadece iyi niyet temennilerine bırakılmamalıdır.