Çok uluslu şirketlerin vergilendirilmesi noktasında yaşanan global sorunun çözümüne yönelik olarak OECD ve G20 ülkeleri ilk defa 2021 yılında konuyu ele alarak “Küresel Asgari Kurumlar Vergisi” düzenlemesini ortaya koydu.

Pillar One ve Pillar Two olarak iki ayaklı yapılan düzenlemenin çerçevesi Aralık/2021’de kamuoyu ile paylaşıldı ve ülkelerin iç mevzuatlarına aktarılma süreçleri detaylı açıklandı. Böylece OECD’ye mensup tüm ülkelerin yerel mevzuatlarının bu eksende düzenlemesi ve 01.01.2024 tarihinden itibaren % 15 asgari Kurumlar Vergisi almalarının yolu açıldı.

100’e yakın ülke mezkur düzenlemeyi tamamlamasına rağmen sebebi bilinmez bir şekilde Türkiye henüz bu konuda adım atmadı, ancak son 1 haftalık süreç içinde gündeme bomba gibi düşen haberle enteresan bir yaklaşım gördük.

Normalde asgari Kurumlar Vergisi, yukarıda bahsettiğimiz üzere OECD talimatları gereği çok uluslu işletmelerin vergilendirilmesi noktasında yaşanan sorunun çözümü ve adil vergi paylaşımı maksatlı getirilen bir uygulama iken Türkiye’deki Kurumlar Vergisi mükelleflerine bunu uygulamaya çalışıyoruz.

Belli bir düzen ekseninde vergileme yapamayınca götürü usul vergilendirme ile kestirmeden gitmeyi çok seviyoruz. Eğer bu da olmazsa stopaj usulü modeli seçiyoruz. Hal böyle olunca da adaletli bir vergi modelinden söz edemiyoruz.

Getirilmek istenen asgari Kurumlar Vergisi sistemini bir örnek üzerinden açıklamaya çalışalım.

Örnek: (X) AŞ’nin 5 milyon geliri, 4 milyon gider ve maliyeti bulunmaktadır. Dolayısıyla ticari bilanço karı 1 milyondur.

Beyanname üzerinde ise; 250.000 TL kanunen kabul edilmeyen gider, 750.000 TL istisna, 200.000 TL indirim tutarı bulunmaktadır. Dolayısıyla Kurumlar Vergisi matrahı 300.000 TL olup, % 25 Kurumlar Vergisi oranı neticesinde 75.000 TL Kurumlar Vergisi tahakkuk edecektir.

Öngörülen sistemde 1.000.000 TL ticari bilanço karını yüzde 15 ile çarpıyoruz ve en az tahakkuk etmesi gereken Kurumlar Vergisi tutarını 150.000 TL olarak belirliyoruz. Bu durumda (X) AŞ 75.000 TL değil, 150.000 TL Kurumlar Vergisi ödemek durumunda kalacaktır.

Esasında asgari Kurumlar Vergisi uygulaması ile vergi indirim ve istisnalarına kısıt getirilmek istenmektedir. Yazımızın başında ifade ettiğimiz asgari Kurumlar Vergisi ile getirilmek istenen sistem arasında hiçbir bağ bulunmamaktadır. 

Orta Vadeli Programda yer alan “indirim ve istisnalarının gözden geçirileceği” hususunu da bu şekilde anlamak son derece ironik. Vergi kanunlarında yer alan istisna ve indirimlerden kaldırılması gerekenler var, revize edilmesi gerekenler var, bu konuda adım atılması gerekirken işin kolayına kaçıp “ben en az şu kadar vergi istiyorum” demek amiyane tabirle kolaycılık oluyor.