Gelmiyor!.. Ama IMF programını aratmayacak ama bir miktar sosyal yanı da olan bir programdan geçiyoruz.  Hükümetin önünde  bir seçim yok!.. Ülkenin gündemi de seçim yönlü değil. O halde siyasi iktidarın kendi politikalarını rahatlıkla uygulayabileceği bir dönemdeyiz.  

Seçim dönemlerinin tipik söylemlerinden olan “… Asgari ücetliye bu kadar, memura - emekliye şu kadar…” diye başlayan popülist söylemler ekonomideki her şeyi altüst etmektedir. 

Ekonomi bir sinema salonundaki seyirci davranışlarını sergilemektedir. Bir grup ayağa kalkmış; bütün salon ayaklanmıştır. Artık kimisi duvara çıkmış, kimisi yanındakinin sırtına basmış, öteki omuzuna çıkmıştır. Bu bir davranış bozukluğudur. 

Ekonominin dengeleri şaşmıştır. Normalden uzaklaşılmıştır. Herkes kendi bildiğince ya da kendi meşrebince sahneye hakim olmak isterse bunun anlaşılır ve açıklanır yanı kalmayacaktır. Şimdi sormak lazım: yılbaşından beri dolar şuradan şuraya geldi… Petrol şu kadar arttı. Asgari ücret bu kadar arttı da yem fiyatı neden bu kadar arttı? Haliyle süt ve peynir fiyatları neden böyle oldu? Bunu kim anlatacak?

Türkiye bugünlere gelirken, hep "kırılgan beşli" içinde sayıldı... Kırılgan beşli,  Morgan Stanley’in cari açık ve enflasyon oranları bakımından yüksek bulduğu, dış yatırımlara fazlasıyla muhtaç olan Hindistan, Brezilya, Endonezya, Türkiye ve Güney Afrika’dan oluşan beş ülke için kullandığı tanımdır.  Haliyle bu ülkelerin para birimleri, Doların dalgalanmasından fazlasıyla etkilenmektedir.

İstihdam maliyetleri de artarsa yabancı sermaye ve şirketlerin ilgisi de azalmaktadır. Böylece yatırımlar düşer,  ihracat ve ekonomik büyüme yavaşlar. Ülkeler de kendileri bu girdaptan çıkmaya çalışır. Gerek rezerv seviyesi, gerek yabancı ilgisi, gerek makro göstergeleri zaten durum hakkında bilgi verecektir. Herhangi bir dengesizlik ya da sorun kısa sürede ortaya çıkacaktır.  

IMF aynı IMF... Sürekli rapor hazırlamakta ve veri güncellemesi yapmaktadır. Ama IMF, üye ülkeleri de sürekli gözetim ve denetim altında tuttuğundan, yıllık takipleri olduğundan daha hızlı uyarı yapabilmektedir. Gözlemler kapsamında üye ülkelere sürekli ve düzenli yıllık gözlem gerçekleştirir; gelirler, giderler… Açıklama ve rapor isterler… Özelikle 1998 Asya krizi sonrası aşırı derecede tenkide uğrayan IMF’nin işi sıkı tuttuğu söylenebilir. Türkiye gibi bazı ülkeler daha hassas izleme sürecindedir. Bu yüzden izleme programları biraz daha özellik arz edebilir. Bir sorun varsa da erken afişe olacaktır.

Bir kaç öncü gösterge IMF’nin radarındadır: Büyüme, cari açık, Merkez Bankası rezervi, dış borç rasyosu, enflasyon ve bütçe açıkları vs... Haliyle verilerin sağlıklı olması her iki ya da dış yatırımcı ve kreditörler de eklendiğinde herkesin yararınadır. 

IMF teknik ekibi, meşhur IV. madde kapsamında yılsonuna doğru gelir... Genel bir durum değerlendirmesi yapılır. Malum IV. madde konsültasyonuna hazırlık amacıyla yakınlarda yine Türk yetkililerle görüşecekler. Bu ziyaret aynı zamanda son ekonomik gelişmeler, görünüm ve makro mali politikalar hakkında görüş alışverişinde bulunmak için bir fırsat sayılır. 

Biz de kendimizi değerlendirirsek;

1.Türkiye ateşe elini uzattı:  29 martta  - 65 milyar dolar olan TCMB rezervini 2 ay sonra 80 milyar kaynak bularak artıya çevirdi. (İktidar açısından IMF'den daha az sıkıntılı bir yol denebilir.)

2.Uygulanan program acı reçete gibi... Orta Vadeli Program (OVP) de sıkı bir program. IMF olsa önce döviz kurunda düzeltme yapardı. Maaşlar sabitlenir, sonrası malum: ithalat iyiden iyiye azalır, ihracat artar… Dövizdeki düzeltme geçici bir zaman kazandırma olur. Ancak IMF ile başlayan her şey bu güne kadar çekilenlerin çöp olması demektir. Asgari iki yıl daha beklenir. Böyle bir paketi göğüsleyebilecek siyasi iktidarı bulmak kolay değildir. 

3.Türkiye böyle bir IMF programı için başlangıçta, en az 50 milyar dolar temin etmelidir. IMF’nin bu yük altına girmesi kolay değil, çünkü ipoteklenecek yer/kurum/tesis yoktur. Bunu verecek IMF de yoktur!.. Hatırlanacağı üzere Kemal Derviş’in IMF’den ek kaynak için görüşmeye gittiği ABD’de, Amerikan Hazine Bakanı P. O’Neill kabul etmemiş ve “Veremeyiz, sayın Derviş!.. ABD vergi mükelleflerine karşı sorumluyuz.” diyerek reddetmişti. Kısaca IMF kredisinin garantisi de yoktur. 

4.IMF ile böyle bir anlaşma sadece ekonomik olmayacaktır: Siyasi sonuçları olan bu anlaşmayı da iktidar kabul etmeyecektir. Dolayısıyla IMF konusu bize hala uzak duruyor.