Ülkemizin can yakıcı sorunlarından birisi de çocuk işçiliği. Konu, birkaç ay öncesinden yazmayı tasarladığım, ancak bugüne kalan bana göre ülkemizin ve bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin önemli sorunlarından birisi.  

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) tarifine ve ülkemizin de taraf olduğu uluslararası sözleşmelere göre, ağır ve tehlikeli işlerde çalışmanın asgari yaşı 18.

Bizim, yani Türkiye’nin de imzacısı olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne göre de 18 yaşını doldurmamış her fert bir çocuk. 

Yapılan tüm araştırmaların sonuçları bize gösteriyor ki, çocuk işçiliği, çocuğun eğitim ve sağlık anlamında tüm temel haklarına erişmesini engelliyor, çocuğun fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne zarar veriyor. 

TÜİK verilerini derleyen DİSK AR’ın raporuna ve 23 Nisan 2023’teki son duruma göre, TÜİK, sadece 15-17 yaş aralığındaki çocuk işgücü verilerini açıklasa da, verilerde çocuk işgücünün ve çocuk istihdamının büyük bir hızla yükseldiğini, 2021-2023 arası toplam çocuk nüfusunun 153 bin, çocuk istihdamının ise 239 bin arttığını, 2021’de 520 bin olan çocuk işçi sayısının 2023’te 759 bine ulaştığını görüyoruz.

Yapılan araştırma ve onun sonuçları çok yakın bir geçmişi gösteriyor. Her yıl dünyanın dört bir yanından gelen dünya çocuklarını ağırlayarak “Çocuklara özel tek bayramı” tüm dünya çocuklarıyla birlikte yaşayan ülkemiz, 23 Nisan coşkusunu dünya çocukları ile 4-5 ay önce paylaşırken, biz, kendi çocuklarımızın, bayramını kutlamak yerine çalışmak zorunda kaldığı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda kalıyoruz. Çünkü konu ile ilgili DİSK-AR’ın hazırlamış olduğu rapor, daha vahim bir çocuk işçi tablosu ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğini ortaya koyuyor. 

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi’nin (DİSK-AR) TÜİK’in “İstatistiklerle Çocuk 2023” verilerinden elde ettiği sonuçlara bakarsak, çocuk işçiliğindeki korkunç tabloyu ve artışı gözlemliyor, 20212 yılında yüzde 14 olan çocuk istihdam oranının 2023’te yaklaşık yüzde 6 oranında artarak yüzde 19.6’ya ulaştığına tanıklık ediyor, yani her beş çocuktan birisinin “Çocuk işçi” olarak çalıştığı gerçeğine ulaşıyoruz.

Devam eden süreçte, bütün bu veriler ortadayken, ülkemizde çocuk işçiliği bu durum ve boyuttayken, Milli Eğitim Bakanlığı’nın, iş dünyasının “Nitelikli İşçi bulamıyoruz” söyleminin ardından meslek ortaokulları açmaya hazırlandığına tanık oluyoruz.

Tasarlanan ve programlanan plana göre Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yaz dönemi için mesleki eğitim adı altında bazı illerde uygulanmakta olan ziraat atölyelerinin bir benzeri meslek ortaokulları adı altında uygulamaya konulacak.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in açıklamalarına göre atılan bu adım, mesleki ve teknik eğitim alanında ortaokul düzeyinde açılacak ve ülkemize nitelikli iş gücü yetiştirmek amaç ve hedefi doğrultusunda atılmış bir adım olsa da, aynı görüşe katılmayan ve “Meslek liselerinde okuyan onlarca çocuğun, staj adı altında gittikleri sanayi çarşısı ve atölyelerde yaşamlarını yitirdiklerini söyleyerek, “Biz buna bile karşı çıkarken, şimdi karşımıza daha kötü bir durum koyuluyor. Henüz okul çantası taşıyıp kalem tutacak yaştaki miniklerin, açılacak meslek ortaokulları ile sanayide işçi olacağını vurgulayarak, “10-14 yaşında olan bu çocuklar, tıpkı liselerde olduğu gibi haftanın 4 günü stajyer olarak iş yerlerine girip, büyükler gibi çalıştırılacak, silgi yerine tornavida, okul çantası yerine takım çantası taşıyacak, çocukluğunu yaşayamayacak, stajın karşılığında belki de asgari ücretin üçte birine denk gelen bir ücret alacak, ucuz işgücü olacak” diyen eğitimciler ise bu adımı “Çocuk işçiliğinin yasallaştırılması” olarak adlandırıyorlar ve bu duruma karşı çıkıyorlar. 

Bir sonraki yazımda konu ile ilgili ayrıntı ve bilgileri irdelemeye devam edeceğim.