İnsan hayatının belli noktalarında tüm dünyanın onu yalnız bıraktığını, koskoca evrende onu anlayan tek bir canlı olmadığını hissederek, psikolojik bir çöküntü içerisine girebilir. Bu durum bazı insanlar için bir süreç olarak görülse de kimi insanlar hayatlarında yaşamaya değer bir şey kalmadığını ve hayatlarının sona ermeye yaklaştığını düşünmeye başlayabilir. Aslında bana göre kırılgan yaşamlarımızın her anında başımıza beklenmedik olaylar gelebileceğini düşünecek olursak, bence hayatın her günü yaşanmaya değer mucizelerden oluşur. Yaşamının bir döneminde derin depresyon belirtileri gösteren insanların çoğunun, geleceğe dair hayallerinin olmadığı görülür. Bu insanlar için yaşamdan vazgeçmek, çok da zor bir karar değildir. Zaten herhangi bir hayale sahip olmadan yaşanan hayat da acaba yaşanmış sayılır mı? Tam da bu konuların hayatıma dahil olduğu bir dönemde karşıma çıktı “Veronika”. Kendi içimde yaşadığım duyguların mislini yaşayan bir kadının, intihar etme sürecini okuduğumda, bu kitabın karşıma çıkmasının bir tesadüf olmadığını, evrenin beni o kitabı okumam için belli yollara yönelttiğini ve günün sonunda benim o kitabı okuma kararı almamı sağladığına adım kadar eminim. “Veronika Ölmek İstiyor” aslında ölmek istemeyen bir kadının, hayatı yaşamayı unutma sürecini ve hayallerini, umutlarını, artık yeni bir serüvene atılacak gücü kendinde bulamayan genç bir kadını bu duygularla yeniden buluşturan anları gösteren etkileyici bir kitap. Gencecik, hayatın tüm zevklerini tattığını ve yaşamının bundan sonraki kısmında herhangi bir yenilik yaşayamayacağını düşünen ve bu yüzden intihar eden bir kadın Veronika. Ancak intiharı başarılı olmuyor ve Vilette adı verilen ünlü bir tımarhaneye yatırılıyor. Kendini yaşamına son verecek kadar hayattan soyutlayan bir kadının, hayatın anlamını arayış sürecini okuyacak ve kendinizden parçalar bulacağınız önemli bir eser “Veronika Ölmek İstiyor”. “Müzik adamın uzak dünyasına, aydan bile ötelerde sakladığı dünyasına bile ulaşabiliyordu. Müzik, mucizeler yaratabilirdi.” Yazar Paulo Coelho, yaşam ile ölüm arasındaki çizgilerde geliş gidişler, hayata tutunma çabası ve delilik ile zeka arasındaki o ince çizginin farkındalığını okurken ciddi çıkarımlarda bulunmamızı istemiş. Yazar, bu satırları okurken sizin de; ” Evet gerçekten böyle, bunu daha önce nasıl böyle düşünmedim” diyerek hatıralarınızı düşünmenizi istiyor ve yaşadıklarınızı irdelemenize yardımcı oluyor. “Düşünceler kafanıza üşüşmeyi sürdürecektir, ama onları bir kenara itmeye çalışın. İki seçeneğimiz var: Ya zihninizi denetleyeceksiniz ya da zihninizin sizi denetlemesine izin vereceksiniz. İkincisine alışkınsanız zaten korkular, nevrozlar, güvensizlikler içinde savrulup gidiyorsunuz, çünkü hepimizin kendini yok etme eğilimi var.”