Bas, müziğin en temel bileşeni. Ancak 1950’lerde müzik severler, hatta özellikle rock müzik fanları böyle düşünmüyordu. Bas tonlarının gereksiz olduğu gibi bir algı vardı. 1950’nin başlarında Leo Fender’in piyasaya sürdüğü ilk basgitar olan “Precision bass” bu algıyı değiştirmeye gelmişti. Çünkü Precision bass, daha önce üretilen kontrbas uyarlamalarına göre çok daha taşınabilir ve daha güçlü bir sese sahipti.
1950’nin sonlarına doğru, Monk Montgomery adlı caz sanatçısı ilk defa bir basgitarla performans sergiledi. Sonrasında, Rock and Roll’da bas gitarın erken öncülerinden biri, 1950'lerde Elvis Presley ile birlikte çalan Bill Black oldu. Black, slap (tokatlama), parmakla çalmak ve pena ile çalmak gibi çeşitli stillerde çalan, dönemine göre çok yönlü bir basçıydı. Bill Black, 1950’lerin sonlarına doğru Elvis Presley’in “Hound Dog” ve “Jailhouse Rock” gibi klasikleşmiş şarkılarında basgitar performansıyla öne çıkarak, dünya çapında popülerleşmekte olan Rock and Roll türüne bas gitarı entegre etti diyebiliriz.
Ardından 1961 yılında Rickenbacker 4001 modeli piyasaya sürüldü. Dünyanın en ikonik basgitarlarından biri haline gelen 4001, Paul McCartney tarafından popüler hale getirildi. McCartney, kendi kendine öğrenen bir basçıydı ve kendine özgü bir çalma tarzı geliştirdi. Onun çalma stili ve bas gitarda efekt pedalları kullanmayı tercih etmesi, The Beatles’ın sesini şekillendirmeye yardımcı oldu.
1970'lere doğru basgitar, rock müzikte daha da öne çıktı. Cream'den Jack Bruce, The Who'dan John Entwistle ve Red Hot Chili Peppers'tan Flea gibi basçılar, enstrümanın sınırlarını zorlayarak yeni teknikler ve çalma tarzları geliştirdi.
Funk müzikten hip hop'a kadar her yerdeki sanatçılar, basgitarın benzersiz seslerini müziklerine davet etmenin bir yolunu buldular. Sadece bu da değil, aynı zamanda basgitar da sahnenin odak noktasında ve alçak, sağlam melodisiyle müzik dünyasını kasıp kavurmaya başladı.