Cumhuriyet’in 100. yılı sadece çocuklara kutlu olsun. Büyüklerin Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamıyorum; çünkü bunu hak etmiyorlar. Nedenini aşağıda açıklayacağım.
Cansu Dervişoğlu Soprano Remziye Alper
Ben ilkokul birinci sınıftan beri olduğu gibi 61 yaşında da yine Cumhuriyet Bayramı’nda coşkuya kapıldım. Eve sığamadım, fuardaki kutlamalara katılarak o havayı solumak istedim. Belgesel çalışmaları dolayısıyla yorgundum, uykusuzdum, bitkindim ama bu tarihi güne tanıklık etmek istedim. İyi ki gitmişim. Havuz başında yapılacak konser öncesi ve konserde söylenen sözler ve marşlar özenle seçilmişti. Hepsi de bu topraklarda yaşayan bütün insanları kapsıyordu. Bu çok önemlidir. Çünkü bu toprakları kurtarmak için Kurtuluş Savaşı’nda Kürt, Türk, Alevi, Sünni hepimizin dedeleri canlarını verdiler, kanlarını döktüler. Çanakkale Şehitliği’ni dikkatle gezdiğinizde ülkemizin bütün yörelerindeki şehitlerin koyun koyuna yattığını göreceksiniz. Narlıdere’de de kutlamalar kapsamında Demokrasi Meydanında hoparlörden marşlar çalınıyor, konuşmalar yapılıyordu. Ama büyük çoğunluğu Narlıdere’de yaşayan herkesi kapsamayan tekçi ve ötekileştiriciydi. Bu özellikle kendini solda ifade eden bir yerel yönetime asla yakışmıyor. Haksızlıktır. Hiç insani değildir.
Beyza
Narlıdere Kaymakamlığı Cumhuriyet’in 100. yılı dolayısıyla çok güzel bir konser organize etti. İstanbul’dan gelen Mim Sanat Derneği öğrencileri ve Hocaları Yıldız Teknik Üniversitesi eski Dekanı Ruhi Ayangil Klasik Türk Müziği konseri verdiler. Nefis bir müzik ziyafetiydi. Narlıdere’nin kıymetli kaymakamı güzel insan Suat Dervişoğlu’na çok teşekkür ediyorum.
Masal
Fuarda havuz başındaki o muhteşem kompozisyonda bir yandan bu tarihi günü belgelemek için video çekerken bir yandan da ilkokuldan beri söylediğimiz en sevdiğim marşlar; “Dağ başını duman almış” “mülkiye marşı” ve “10. Yıl Marşı”nı yüreğim yerinden fırlayacakmış gibi hissederek büyük bir coşkuyla haykırarak söyledim. Sonrasında Tunç Başkan’ın barışçıl, ötekileştirmeyen, Atatürk ilke ve inkılaplarına vurgu yapan, onları özümseyip yaşama geçirme anlamında sahip çıkmamız sözünü ve o doğrultuda pratik hayatta bizzat mücadele etme sözünü almak istediği konuşması beni çok etkiledi. Tüylerim diken diken oldu. Tunç Başkan’ın konuşması benim 61 yaşına kadar sahip olduğum duygu ve düşüncelerime tercümanlık yaptı. Tüm dünyada ve ülkemizde çok uluslu şirketlerin politikaları doğrultusunda tarım bitirilirken Tunç Başkan’ın devrim niteliğindeki örnek “bir başka tarım mümkün” çalışmaları ve onu böyle kapsayıcı, ötekileştirmeyen, insana dair bir yerel yönetim anlayışı çerçevesinde değerlendirdiğimde İzmir bir daha asla böyle bir yerel yönetici göremez.
Narlıdere Kaymakamı Suat Dervişoğlu
Çünkü ülkemizde siyaset rant üzerine, çıkarlar üzerine şekillenmiş. Toplumun kumaşı bozulmuş. Toplumsal değerler kaybolmuş. İnsana dair bir yerel yönetim anlayışı göz ardı ediliyor genelde. İşte böyle bir ortamda Tunç Başkan tertemiz pırıl pırıl bir insandır. İş adamı değildir. Depremde 3-4 yıllık konutları insanların başına yıkan bir müteahhit değildir.
Bütün bunlardan doğru Cumhuriyet’in 100. yılı herkesin kendini sorgulama yılı olmalıdır. Büyüklerin bayramını kutlamıyorum. Çocuklarımızın geleceklerini yok eden, toprağını suyunu satan, tarımını bitiren, gelecekte aç kalmalarına sebep olacak olan yerel tohumlarının yok olmasını sağlayan, güzelim ülkemizin zeytinini rant uğruna katleden, toprağını havasını suyunu geri dönüşümsüz kirletenlerin, ekolojik döngüyü bozanların, nüfusun büyük bir çoğunluğunun açlıkla pençeleşmesine -yoksul olmasına sebep olan yani Atatürk’ün Türkiye’sini yaşanmaz hale getirenlerin ve bu yapılanlara duyarsız kalan büyüklerin bayramını kutlamıyorum. Hiç kimse sadece kapitalizmin çok uluslu şirketlerinin politikalarını ve sistemi suçlayarak kendini aklayamaz. Herkes kendini sorgulamalı aynaya bakıp kendini görmelidir.
Sadece Atatürk tişörtleri giyip şapkaları takarak ellerinde Türk Bayrakları’nı sallayarak, Atatürk’ün askerleriyiz diyerek Atatürkçü olunmaz. Soruyorum çocukluğunuzdan beri Atatürk sizden ne yapmanızı istiyordu hiç düşündünüz mü? Bu isteklerinin ne kadarını yerine getirdiniz, ülkeniz ve bu topraklarda yaşayan insanlar yararına neler yaptınız? Hiç kendinizi sorguladınız mı? Toplumsal faydayı rant için-para için önceliğinize alıp almadığınızı hiç sorguladınız mı? Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bütün bu soruları kendinize sorun ve elinizi vicdanınıza koyun kendinizi aynada görün.
Atatürkçülük onun kurduğu Cumhuriyet’e sahip çıkarak ileriye taşımaktır, O’nun ilke ve inkılaplarını özümseyip yaşama geçirmek ve bu doğrultuda barış içerisinde yaşayıp bu topraklara sahip çıkmaktır. Bu topraklarda yaşayan bütün insanlar yararına ayrımcılık yapmadan çalışmaktır. Onun dedelerimizle birlikte kan dökerek Kurtuluş Savaşı’nda kurtardığı ülkemizin her şeyinin satılmasına dur demektir, sessiz kalmak, çıkarlar için duyarsız olmak asla değildir. Ülkemizde yaşayan herkesin bu ülkeye bir vefa borcu vardır. Bunu asla unutmayın.
Yazacak çok şey var ama yerim bu kadar. Bu tarihi güne tanıklık ettiğim için ve vicdanım rahat olduğu için çok mutluyum. Bu yüzden kendimin, bir avuç ta olsa ülkemiz ve bu topraklarda yaşayan insanlar için çalışan özde güzel insanların, masum çocuklarımızın, başta bu yüzyılda yaşayan ünlü soprano-devlet sanatçısı komşum manevi annem 85 yaşındaki dev kadın Remziye Alper olmak üzere bu ülkeye yıllarca hizmet eden yaşlılarımızın 100. yıl Cumhuriyet Bayramı’nı yürekten kutluyorum. Ülkem için, dünyadaki bütün çocuklar için son nefesime kadar çalışacağıma; Cumhuriyetimizin 100. yılı bayramında söz veriyorum. Dayanışma ve güç birliği içerisinde nice yüzyıllara… Sevgiler…