Enflasyon alıp başını gitmişken, Merkez Bankası faizleri arttırarak bir sıkılaştırma politikası ile talebi kısmaya çalışmıştı. Talep azaldı. Bu arada üretim seviyesi de potansiyelin altına düşünce, üretici enflasyonu da düşerek yeni bir fiyat ortaya çıkar. Bu süreç dezenflasyon sürecidir.

Enflasyon düşme eğilimine girdikçe faizler düşecektir. Haliyle beklenen, düşük faizler ve nitelikli finansmanla üretimin artması yönündedir. Böylece yeniden, istenen üretim seviyesine ulaşılacaktır. Teori böyle söylüyor. Ancak arada geçen zaman dilimindeki kayıplar başka bir sorunu tetikleyecektir. Yüksek finansman maliyetleri üretimi pahalı hale getireceği gibi işletmelerin ihtiyaç duyduğu fonlar da pahalılaşacaktır. Bunun doğal sonucu üretim maliyetlerinin artması ve finansmana erişimin güçleşmesidir.  

Merkez Bankası’ndan da beklenen, talebi bir anda şok bir biçimde düşürmeden yavaş yavaş indirmesi; bunu yaparken de enflasyon beklentisini de düşürebilmesidir. Bu durum ekonomi için de yıpratıcıdır. Bunun olmaması arzu edilir. “Yumuşak iniş” dedikleri de böyle bir şeydir. Dezenflasyon derken stagflasyon, resesyon oluşturmadan enflasyonun aşağı doğru yönelmesidir. 

Bu arada doğru iletişim ve bilgi kanallarının açık olması beklenir. Geçen hafta ilgili ilgisiz herkesin dilinde ve kaleminde ekonomi ile ilgili ve yönetimi zafiyet içerisinde gösteren yazılar yer almıştı. Dayanaksız ve kimilerinde de kötü niyet barındıran haberler ekonomi yönetimi tarafından sert bir şekilde tekzip edildi. Ancak Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın bugünlerde önemli bir mesaisi bu haberlere açıklık getirmeye yöneliktir. Olması gereken, gelişmeler hakkında bilgilendirmektir. Sürecin anlatılması ve plan doğrultusunda ne ölçüde yol alındığının açıklanmasıdır.

Bütün bu yapılanların bir çırpıda boşa gitmesi… Ekonomi yönetiminin dağılması ekonomiyi, başsız kalan orduya çevirir. Bu kadar süredir çekilen sıkıntıların yok sayılması sorunu çözmez daha da büyütür. Daha sert ve maliyetli tedbirleri zorunlu hale getirir… Ekonomi yönetimi başarılı olmalıdır. Olmak zorundadır. Seçimler geçeli daha bir sene olmuş, yönetim bu konuda kararlı ve inandırıcı bir politika uygulayabilirse sonuç alınacaktır.

Türkiye kur-faiz ve enflasyon sarmalındadır. Süreçten bir kalemde sonuç alınması mümkün değildir. Ancak hal ve gidişat için olumlu şeyler söylenebilir. Herhangi bir karmaşa ile yeniden seçim sandıklarının konulması ve yeni bir seçim sürecine girilmesinin geçmiş dönemdeki maliyetleri ağır olmuştur. Hükümetlerin yeni bir seçim baskısına girmesi politikayı değil popülizmi tetikleyecektir.

Döviz kuru, yüksek döviz girdisi sebebiyle düşebilir. Bunun da ihracatçı ve giren döviz bakımından etkisi farklı olur. İhracatçı, daha az gelir elde edeceği için kur düşsün istemez! Döviz getirenler parasına daha fazla değer katacağı için bunu ister. Ancak bu kabul edilebilir bir şey değildir, “resmi” soyguna dönüşür. Ekonomi bu hassas dengelerle devam etmektedir. 

Merkez Bankası da olayı yakından izlemektedir. Süreç zorlu ama plan doğrultusunda ilerlemektedir. Yılsonu enflasyon beklentilerinde güncelleme gelebilir. Yine de toplumdaki fiyat algısının bozulduğunu ve bunun da istenmeyen bir durum olduğunu unutmayalım.