İnsanları gözlemlemek istemsizce yaptığım bir hareket. Genellikle bir kafede otururken veya bir yolculukta giderken çevremdeki insanları izleyerek, onların o anki jest, mimik, hareket ve konuşmalarından karakterlerine dair analizler yapar veya hayatlarının nasıl ilerlediği hakkında düşünürüm. Bu bazen dezavantaj bazen ise avantaj olabiliyor. Bu noktada gördüğüm bazı konular, dikkat çekmek istediğim hal ve hareketler var. Özellikle ebeveynlikle ilgili konular çok büyük önem arz ediyor. Evet, genellikle gerek sosyal medyada gerekse günlük sohbetlerde herkesin ebeveyn olmaması gerektiği konuşulur. Bu doğrultuda çocuk sahibi olmak istemeyen kişiler de çoğalmaya başladı. Ben onlardan biri değilim, ancak bu fikre büyük saygı duyuyorum. Neden mi? Gözlemlerimi aktarayım.
Çocuk kimi zaman hayatı zorlaştırabiliyor. Bu çok doğal bir şey, çünkü hayatın gidişatında çocuklar her gün karakterlerine yeni olgular ekliyorlar. Gelişim sancısı ebeveynleri de bazen bezdirebiliyor. Ancak bu noktada soru şu; çocuk yetiştirirken onlarda travma yaratabilecek konulara dikkat ediyor muyuz? Otobüs yolculuklarında en çok gözlemlediğim şey anne ve babaların çocukların hareketleriyle etraftaki insanları rahatsız etmemesini düşünmeleri. Bunun için geriliyor ve hatta bazen şiddete bile başvurabiliyorlar. Bu ne kadar doğru? Konu olan bir çocuk. Çocuklar gelişim aşamasında yaptıkları hareketlerin etrafa nasıl bir etki yaratacağını kavramakta güçlük çekerler. Dolayısıyla halkın arasında yaptıkları hareketlerin hoşgörüyle karşılanması gerektiğini düşünüyorum. Elbette bu, küçük çocuklar için geçerli. Belli bir yaşa gelmiş ve hareketlerinin nasıl etkiler oluşturabileceğini algılayabilecek düzeydeki çocuklardan bahsetmiyorum ki, öyle bile olsa uyarının dozu şiddet olmamalı. Böyle bir durumda çocuğa karşı şiddet uygulandığını gördüğümde ise müdahale etmek ve etmemek arasında ikilemde elbette kalıyorum. Bu da insan psikolojisinin yanı sıra toplumsal normların bilinçaltımıza öğrettiği "Aile arasına girilmez" söylemi yüzünden. Durup birkaç saniye içimde bunun muhasebesini verirken, şiddetin her türlüsünün, kimden gelirse gelsin haklı bir sebebi olamayacağını düşünüyorum. Tıpkı yine bir otobüs yolculuğunda rast geldiğim durum gibi. Kısaca özetleyeyim; Bir festivale giderken önümde iki erkek çocuğu olan bir anne ve baba oturuyordu. Çocuklar tahmini 5 ve 8 yaşları aralığındaydı. Yani yaptıkları hareketlerin sonuçlarını anlayabilecek ancak gelişim çağının en zorlu olduğu dönemlerinden birinde olan çocuklar. İki kardeş karşılıklı oturmuş, anne baba da yanlarına oturmuş yolculuğa devam ediyorlardı. Çocukların şakalaşma dozları arttıkça gerginlik tüm havaya yayılmaya başlamıştı. Küçük olan şakanın dozunu kaçırarak abisinin canını acıtınca olanlar oldu. Babası sinirli bir şekilde önce uyardı. Ama ses tonu ve mimikleri resmen şiddete davetiye çıkarmıştı. Takiben de zaten şiddeti gözlerimle görmek mecburiyetinde kaldım. Çocuğunun kısa süreli de olsa boğazını sıkan 'baba' sinirle konuşmaya devam etti. Karşısında oturan anne ise o sırada çocuğuna gözlüğünün üstünden bakarak sakız çiğnemeye devam ediyordu. Bu sahnenin gerginliği benim de tüm bedenimi aniden sardı. Etraftan hiç kimsenin tepki vermemesi de ayrıca öfkemi yükseltti. Kibarca beyefendiyi uyardığımda ise elbette tahmin edileceği gibi "Siz kimsiniz, neden karışıyorsunuz? O benim oğlum" tepkisi geldi. Tartışmayı uzatmadım, ancak bu şiddetin boyutunun ilerleyen zamanlarda nerelere varabileceği de tüylerimi ürpertti. İşte bu yüzden herkesin ebeveyn olmaması gerektiğini, olacak kişilerin de mutlaka evlenmeden önce bir psikoloji testine girmesinin zorunlu olması gerektiğini savunuyorum. Herkesin düşüncesi kendine, ancak şiddetin hiçbir kabul edilebilir yanı olabileceğine asla inanmıyorum. Ebeveynlere sesleniyorum, en ufak şiddet içerikli hareketiniz, ileride çocuklarınıza büyük travmalar oluşturarak, toplumda tehlikeli hareketler yapabilen bireylere dönüşmelerine neden olabilir. Lütfen psikoloji öğrenerek çocuk yapmaya karar verelim. Toplum, travmalarıyla boğuşan şiddet yanlısı yetişkin çocuklarla dolu.
Herkes ebeveyn olmalı mı?
Dilek Çakır Durak
Yorumlar