İş hayatı, biraz da sıra dışı zihinlerin oyun alanı.

Sizi Arda ile tanıştırayım. Bir dönem kurumsal iş hayatından, işinden ve şartlarından şikayet eden sevgili Arda, sonrasında konfor alanından çıkıp kendi işini kurma hayalleri içinde, kafasındaki fikirleri gerçeğe dönüştürüyor. Bunun için odaklanıyor, korkularıyla yüzleşiyor, büyük çaba harcıyor.

Evet, söz sırası Arda’da:

Her yaratıcı süreçte olduğu gibi kendi işimize yönelik çalışırken kendimizle yüzleşmek zorundayız. Bir kişi ne olursa olsun bir şey yarattığında-bir şiir, bir sanat eseri, kelimenin tam anlamıyla herhangi bir şey-kendi içine bakmalı ve her türlü duygu ve korkuyla yüzleşmelidir.

Her zaman kişisel gelişim ve benzeri konular konusunda takıntılıydım ve bu konuda oldukça başarılı olduğumu düşündüm. Ki “kişisel gelişim” cümlesini çok seven biri değilim! Tecrübe konusunda belli bir noktaya gelince kendimi kabul ettim ve kendimi olduğum gibi sevmeyi, yargılamayı bırakıp korkularımla yüzleşmeyi vb. öğrendim. Arkadaşlarımdan aldığım geri dönüşler sonrası, kendimden ve kaydettiğim ilerlemeden memnundum.

Ta ki bir iş ile karşılaşana kadar

Kendim için çalışma arzusu her zaman içimde mevcuttu, zaman zaman ortaya çıkıyor ve birkaç hafta içinde başlayıp bırakılan sonsuz projelerle sonuçlanıyordu. Çoğu ciddi bile değildi ve tutarsızlık uyarı işaretini görmezden geliyordum. Bilginiz olsun; tutarlılığın başarının 3 temel direğinden biri olduğuna inanıyorum.

Kurumsal işimi kaybettiğim bir gün vardı. Bir yandan rahatladım, diğer yandan korktum, ancak bundan sonraki birkaç hafta içinde bunun başka biri için çalışmayı sonsuza kadar bırakmanın bir işareti olduğuna karar verdim. Kendime dinlenmek ve sıkılmak için birkaç ay ayırdım ve sonunda param bitince serbest çalışmaya başladım.

Bankada duran param, sadece ihtiyaçlarımı karşılamaya yetiyordu, aşırı değildi ama kesinlikle temel de değildi; tam olarak beni konfor bölgemde tutacak kadardı. Şanslıyım ki, kendimi gördüğüm yer burası değildi, dolayısıyla yaklaşık 4 ay boyunca rahat ettikten sonra büyümek adına iyi bir zaman olduğuna karar verdim ve serbest çalışmamı küçük bir işletmeye, çevrimiçi pazarlamaya dönüştürmeye karar verdim. Merak edenler için söyleyeyim danışmanlık hizmeti vermeye başladım.

Daha önce müşterilerimin kulaktan kulağa benden bahsetmelerini sağlayacak kadar şanslıydım ki büyüme kendi hakkınızda söylentiyi duyurmak anlamına geliyordu. İşte o zaman farklı bir korkumla yüzleşmek zorunda kaldım. Ya başaramazsam!

Kendimi hatırladığım kadarıyla yargılanmaktan korkuyordum. Bunun sorumlusu olarak içe dönük doğamı gösterebilirim ama bu korkunun çok daha fazlası olduğunu düşünüyorum. İşimi kurmaya karar verdiğimde, yalnızca hizmet karşılığında para alışverişi yapmak istemedim, diğer insanlara yardım etmek istedim ve bu benim için bir fikir sahibi olmak anlamına geliyordu.

Bir fikir tam olarak insanların yargılandığı şeydir! Ve işte oradaydım, bu korkuyu aştığımdan o kadar emindim ki. Görünüşe göre web sitesinin ve kurumsal kimliğin tasarımını seçmeye karar verdiğimde durumun çok daha ciddi olduğunu fark ettim.

Ekranda gördüğüm parlak renklerin korkusu yüzünden felç olabileceğimi hiç düşünmemiştim! Tamam, kelimenin tam anlamıyla öyle değil ama birkaç gün o kararsız anlarda sıkışıp kaldım. Dikkat çekici ve yoğun renkler, birinin gerçekten düşüncelerimi fark edeceği, birinin gerçekten dikkat edeceği anlamına geliyordu! Sanki spot ışığında olmak gibi! Bu benzetmeyi ortaya çıkararak hayatım hakkında düşünmeye başladım; her zaman nötr renkler giydim, her şeyde net, basit çizgiler tercih ettim vb.

Ve stresle baş etmek. Tam kontrol altına aldığımı düşündüğümde, kendi kollarımla kendimi o dipsiz aşırı düşünme ve her şeyden şüphe duyma çukuruna sürüklediğimi fark ettim. Yolculuğun tadını çıkarmam gerekirken, hoşuma giden bir şey yaratmak zorunda kaldığımı hissettim.

İşe başlarken karşılaşabileceğiniz sorunlarla ilgili yazıları okurken, insanların işin duygusal ve zihinsel yönünden bahsettiğini pek görmüyorum. Girişimcileri  “Veni Vidi Vici”nin gelen, gören ve fetheden bir tür kahramanlar olarak görmeye alışkınız. Sorunları nasıl çözeceklerini biliyorlar, nasıl başaracaklarını biliyorlar, asla savunmasız değiller.

Peki gerçekte ne hissediyorlar?

Tüm olumsuz düşüncelerin ve duyguların üstesinden gelme yeteneği elbette onları başarılı kılıyor, ancak eminim ki şok olan, korkan, kafası karışan ve bunun sorun olmadığını bilmeye ihtiyaç duyan birçok girişimci ve işletme sahibi vardır. Aslında bunu başarabilirler.

Tıpkı hepimizin yaptığı gibi.

Hikayelerimi ve düşüncelerimi farklı platformlarda yayınlamak, bu ezici yargılanma korkusunun üstesinden gelmek için büyük bir adımdı, ancak zaman alıyor. Deneyimlerimizden ders alıyoruz ve aslında olumlu bir geri bildirim almak, endişeye yerimizin olmadığının kanıtıdır. Stres yaptım ama kötü bir şey olmadı. Devam edebilirim.

Kendinizle çalışmak ve kim olduğunuzu keşfetmek yaşam boyu sürecek bir süreçtir ve eğer bir noktada her şeyi öğrendiğinizi hissederseniz, inanın bana, keşfedecek daha çok şey var. Yaratıcı süreçler, gerçek benliğinizi ortaya çıkarmanıza ve derinlerde saklı olanla yüzleşmenize yardımcı olabilecek birçok araçtan biridir.

Arda’nın kısa ve ders çıkartılacak iş hayatı serüveni aslında içinde bir çok farklı tanım barındırıyor. Belki de çıkartılması gereken dersleri kendi zihnimize yönlendirmeli, benimsemeliyiz. İş hayatında başarılar Arda.