Herkesin düş bahçesinde birkaç ağacı vardır. Bu ağaçları umutlarımızla sularız, büyütmeye çalışırız. Bazı ağaçlar verimsizdir ama yine inatla emek veririz. İnsanoğlu hep imkansızın peşindedir, bunun için kurduğum bu metaforik düş bahçesinde verimsiz ağaçlar bulunmaktadır. Verimsiz ağaçları, umut kırıntılarıyla beslemek belki de hayattaki yaşama hevesimizin bir kısmını oluşturuyordur.  Bazılarımız çok farklı, düş bahçesinde tek bir ağacı bile olmayan ve kendisini paramparça olmuş bir vazo gibi hissedenler... Bu noktadan sonra vazonun bir daha düzelmeyeceğini ve işlev görmeyeceğini düşünerek hayattan vazgeçenlerdir. Başkalarının hayat dolu gözlerinin içine bakıp imrenirler. Onların empati yeteneği çok gelişmiştir, çünkü hayatları boyunca hep en dip noktasını görmüşlerdir. Bu nedenle karşıdakinin nefes alışından bile ne olduğunu anlayacak bir tecrübeye sahiplerdir.  Karşısındakini hep dinler, tavsiye verir konu kendisine gelmez iyi bir dinleyici ve gözlemcidir. Başkalarının hayatının güzelliğinin sebebi belki de böyle insanların olmasıdır. Hayatı o kadar umursamıyorlardır ki hayatın telaşesinde en ufak detaylar bile onların dikkatinden kaçmaz. Bazen sefaletten, bazen çirkinlikten, bazen ise şanssızlıktan yana yüzleri gülmemiştir.   Victor Hugo'nun Quasidomo'sunun bile kalbinin derinliğindeki güzelliği gören olmuştu. Bu düş bahçesine ekebileceğimiz bir ağaçtır. Elimizde olmayan nedenlerle üzülmek, hayatı boş vermek, kendini kahretmek nafiledir. Ne yaparsan yap değiştiremeyeceğin gerçekler varsa bu gerçeklere uyumlu hale getirmelisin hayatını, belki beklentini düşürmelisindir.  Beklentiler, hayat boyunca insanların belki de yaşadığı en büyük hayal kırıklıklarının sebebidir. En son ne zaman beklentiniz karşılandı? Ben hatırlamıyorum...  Takdir edersiniz ki beklentileri düşürmek bu noktada faydalı olacaktır. Beklentileri kendini hırslandırarak ve kendin için beklentilerini yükselterek avantaja döndürebilirsin ama başka insanlardan yana beklentilere giriyorsan kendini en kötü ihtimale karşı her zaman hazırlamalısın.  Düş bahçesine ektiğimiz ağaçlardan en önemlisi de sevdiklerimizdir. Hayatta geri alamayacağımız bazı şeyler vardır. Geçmişi ve ölümü geri alamayız, ölüm gerçeğini kabullenmeli geçmiş hayatımızda olanların yükünden kurtulmalı ve yolumuza devam etmeliyiz. Bunu söylemek çok kolay... Sevdiklerini kaybetmek söz konusu olduğunda bile dayanılmaz bir acı yaratır insanın yüreğinde... Bu sebepten sevdiklerimizle ilgilenmekte geç kalmayalım. O gün geldiğinde pişman olmamak için...  Varoluşsal sancılar çekerken ipin ucunu kaçırıp hayatın anlamını kaybedenler, bir amacı ve düşü kalmayanlar çaresizlik içinde hayatın bitişini beklerken tutacak bir ele ihtiyaç duyarlar. Bu insanlar her gün etrafımızda her yerde belki ailemizde en yakınımızda çok geç olmadan birbirimize yardım etmeliyiz.  Yaşam standartlarının zor olduğu Türkiye gibi ülkelerde psikolojik hastalıklar, gripten daha yaygındır. Son yıllarda Türkiye'de antidepresan kullanım oranları oldukça artmıştır. Birbirimize destek olmalı ve bu süreçlerden geçen insanlara bir vazo olmadıklarını, insan olduklarını insan hayatında her şeyin mümkün olduğunu ve en önemli kozlarının önlerinde parlak bir gelecek olduğu bilincini kazandırmaktır.  Hayat zorladı diye sen de pes edersen hayata istediği şeyi vermiş olursun. Hayat seni düşürmekte bir çabalıyorsa sen bin çabalamalısın...  "Yaşamak, zorunlu bir cezadır. Acılarımız, yoksulluklarımız, kayıplarımız, tüm bunlar yaşamın bize yüklediği bedellerdir. Ancak bazen bu bedeller o kadar ağır gelir ki, yaşamın anlamını yitirdiğimizi hissederiz. Özellikle de yoksulluk ve sefalet içinde yaşayanlar için bu daha da zordur. İnsanlar, hayatlarının bir anlamı olmadığını düşündüklerinde, çaresizliğe kapılırlar ve karanlık bir dünyanın içinde kaybolurlar. İşte o zaman, umutsuzluk, umudu yitirir ve hayat anlamsız hale gelir."