İyisiyle, kötüsüyle ve eleştirileriyle Avrupa Şampiyonası’nda son 16’ya kaldık. Çekya maçı benim için futbol izleyiciliğim ve yazarlık kariyerimde bir unutulmaz oldu. Her zaman altını çizerek söylüyorum. Ben kendim izlediğim ve bilgim kadar yorum yapıyorum. Dolayısıyla bu zafere tanıklık etmek paha biçilmezdi.  

Maçtan ve turnuvadan da kısaca bahsetmek istiyorum. Rakibin fizik gücü oldukça fazlaydı. Maşallah adamlarda boy pos kapı gibiydi. Maçın 11. dakikasında sarı kart gören Barak, 20’de ikinci sarıdan oyun dışı kaldı. Bu bizim için belki de dönüm noktasıydı. Fakat rakip, fizik gücüyle hem kapanıp hem de bizi ani ataklarla yokladı. Hele arada öyle bir pozisyon oldu ki kaleci Mert’in müthiş kurtarışıyla nefes aldık. Gel pozisyon git pozisyon o top bir türlü kaleye girmedi. Sakatlanıncaya kadar Çekya’nın kalecisi Stanek’i geçemedik. Onun da hakkını verelim. Hatta sonrasında giren Kovar da iyiydi. 

Neyse ki Milli Takım’ın en çok eleştirilen ismi Hakan Çalhanoğlu, şahane bir vuruş ile bizi rahatlattı. Daha 15 dakika geçmedi ki yine kâbus görmeye başladık ve maç 1 – 1’e geldi. Beraberlik bize yetiyordu. Gol yeme riski ile bu maç bitmezdi. Cenk Tosun’un güzel golü işi bitirdi. 

Barış Alper, Ferdi Kadıoğlu ve sonradan oyuna giren Okay Yokuşlu bana göre maçın en çalışkan oyuncularıydı. Sadece kafama bir şey takıldı. Bizim yenildiğimiz Portekiz, Gürcistan önünde dağıldı. Çekya 10 kişi olmasa acaba bugün burada olur muyduk? Son 16’ya kalır mıydık? Kafamda deli sorular var. Ama şimdi eleştiri değil destek zamanı. 

Şimdi hedefimiz Avusturya. Hazırlık maçında fark yediğimiz rakipten korkmuyoruz. Turnuvaların havası her zaman farklı olur. 

Yolun açık olsun Türkiye’m!