İzmir Körfezi’nde balık ölümleri yaşanıyor. İlk kez bu yıl, böyle yoğun bir ölüm olayı yaşandı.

İzmir Körfezi, çocukluğumuzda kefal ve çipuradan geçilmezdi. Kefal, yemsiz, çarpma ile yakalanırdı.

Kirlilik çok hızlı oldu. Farkına varıldığında da geç kalınmıştı. Osman Kibar zamanında başlatılan etkisiz projeler, zaman kaybı nedeniyle körfezi daha da kirletti.

Burhan Özfatura ve Yüksel Çakmur’un dönüşümlü büyükşehir belediye başkanlıkları döneminde üretilen projeler de büyük çaplı olduğu için tamamlanamadı ve Ahmet Piriştina, sorunu bütün ağırlığı ile kucağında buldu.

508

Hemen kolları sıvadı ama bugün geldiğimiz noktada sonuca ne kadar ulaştığı tartışılır.

Buca eski belediye başkanlarından Mimar Cemil Şeboy, Piriştina’nın döneminde Buca Belediye Başkanı idi ve hep dirsek temasındaydılar. Şeboy, “Bugün o balıklar ölüyorsa müsebbibi Ahmet Piriştina’dır” diyor ve ekliyor:

“Ben mimarım ve teknik hesapları yaparım. Piriştina, körfez projesindeki uygulamayı çok dar tuttu. Evsel atıklarla yağmur suyunu ayıramadı. Arıtma tesislerinin kapasitesi yetersiz kaldı. Bugün İzmir’in pek çok yerinde hala denize kanalizasyon akıyor. Bu kokunun nedeni budur. Ahmet Piriştina, bugün sonuçlanamayan bir projenin sözde mimarıdır ve gerçek ortadadır. Kendisini defalarca uyarmama rağmen dinlemedi. Mazgalların durumu ortada. İzmir’i neden ikide bir su basıyor? Hani o mazgallar, su baskınlarına karşı döşenmişti? Hani nerede?”

Biraz abartılı değil mi?

Kızlarağası’nda bir arkadaşımızın dükkanındayım. İçeriye üç polis memuru girdi. Üçü de son derece kibar. Dükkan sahibi arkadaşımın kimliğini istediler. Vatandaşlık numarasını kaydedip kimliğin fotoğrafını çektiler.

Arkadaşım, bu kontrolün nedenini sordu.

Cumhurbaşkanı Cevdet Yılmaz, bölgeyi ziyaret edecekmiş. Güvenlikle ilgili bir işlemmiş.

Handa yüzlerce dükkan sahibi var. Hepsi, o gün şüpheli işlemi gördü ve hepsinin kimlikleri kaydedildi.

Bu kentte kimin Cevdet Yılmaz’la sorunu olabilir ki?

Kaldı ki, böyle kontroller, ne kadar nazik bir üslupla yapılırsa yapılsın, yine de tedirginlik çağrıştırıyor.

Meslek hayatımda ilk tanıdığım başbakan rahmetli İsmet İnönü idi. İzmir Borsası’na gelmişti. Yanında bir tek koruma yoktu.

Sonra Süleyman Demirel başbakan oldu. Çalıştığım gazeteleri ziyaret eder, bazen yandaki kahveden çay getirirlerdi. Yanında trafik polisi Cabir Komiser’den başka kimse olmazdı.

Bu tür tedirginlikler, toplumda soru işaretleri bırakıyor. Gerçekten kimin Cevdet Yılmaz’la sorunu olabilir ki?

Cevdet Yılmaz’ın kime zararı dokunmuş ki, ondan öç alsın?

O gün arkadaşımın dükkanında bu nedenlere hep cevap aradım, bulamadım.

Bulamayışım, aslında beni daha da dertlendirdi.

Çok bilmişler

Televizyon ekranlarında “Çok bilmişler” devri devam ediyor.
Dün Mehmet Barlas vardı. Bugün Abdülkadir Selvi var, Fatih Altaylı var, Cem Küçük var, Avni Özgürel var, çok şey bilmesine rağmen “Her şeyi bilirler” listesine katamadığım İlber Ortaylı var. Nagihan Alçı hanım var ve adını bilmediğim onlarcası.
Onlar her şeyden anlarlar. Diplomasi, eğitim, spor, savaş teknikleri, magazin, siyaset, ekonomi. Onları izlerken bütün ön yargılarınız değişir. Doğru bildiklerinizi kafanızdan silersiniz.
Geçmişte Mehmet Barlas iyi bir örnek değildi ama biraz da agresif stratejisiyle Hıncal Uluç, en başarılardan biriydi.
Çok bilmişler, dar kadrolarıyla bizim beynimizi yöneten birer yapay zeka gibidir ve onlardan sakınmak gerekir.

İBRAHİM ORMANCI

Ankara Etimesgut'ta bir balkon 22 bin 750 TL'den kiralık ilanına çıktı. Ev sahibi memur kefil ve 1 aylık depozito istemiş. Evin daha ucuz kiraya verilen yerleri var mı? Banyo örneğin!

***

Ülkenin hali. Okul var ama eğitim yok. Tarla var ama ürün yok. Ahır var ama hayvan yok. Kasa var ama para yok!

***

Yuvayı dişi kuş yapar erkek kuş kirayı öder, faturayı öder. Asgari ücretle ev geçindirir!

***

Kahvede ''Okullarda temizlik yapacak personel yokmuş'' deyince hemen birisi ''Ama uzaya çıktık'' dedi. Mantık dersi müfredattan kaldırılınca böyle oldu!