Seçimden yenilgiyle ayrılan siyasi partilerde tam bir yılgınlık havası esiyor.
Ta en üstten sade partiliye kadar kimsenin ağzını bıçak açmıyor.
Parti merkezleri duvar. İçeride kimse yok. Herkes karalar bağlamış, ağlayıp duruyor.
Özellikle küçük partilerde hava daha da puslu. Kazandıkları milletvekilleri “Çantada keklik” misali işlerine geliyor olsa da onların da hayalleri suya düştü.
Suçlamalar, geçmişe dönük olayları hatırlatmalar, “Bunu yapsaydın bu olmazdı” deyişler. “Bir daha belimiz zor doğrulur” diye konuşmalar falan.
Aslında bu umutsuzluğun demokratik bir düzene yakışmadığını bilmek lazım. Seçimin bir kazananı, bir de kaybedeni vardır. Seçim kaybetmek de dünyanın sonu değildir.
Umutsuzluk rehavet getirir, hiçbir işe yaramaz.
Her siyasi partide şapkalar öne konmalı, “Nerede hata yaptık?” tartışması başlatılmalıdır. Bu tartışmayı, kavgaya dönüştürmeden yapan parti kazanmayı hak eden parti olacaktır.
Böyle bir yılgınlığı da istifaların peş peşe geldiği İyi Parti’de en üst düzeyde görmek mümkün.
Meral Akşener’in dinamik yapısı, bu davranışlardan çok yara alır.
Keza CHP’de ciddi bir kırılma görülüyor. Ana muhalefet partisi olmanın bile önemli olduğunu idrak etmeyen bazı beyinler, ortalığı kabusa çevirdiler.
Dedim ya, bu yılgınlık hiç hayra alamet değil.
Bu gidişat o partilere de, bir o kadar AK Parti’ye de fayda sağlamaz.
Sabah kuşakları ve diziler
Sabah kuşakları ve bazı diziler, sezonu kapattı. Şimdi farklı programlar ekrana geliyor. Bir de daha soft yaz dizileri.
Çok yazıldı, çok çizildi: Reyting toplayan dizilerin çoğunun; bizim toplum yapımızla ilgisi yok. Bir de tutturmuşlar, “Gerçek hayat hikayesinden alınmıştır” diye.
Bu ülkede üç kadını birlikte idare eden, biri karısı, diğeri sevgilisi aynı evde yaşayan aile örneği milyonda bir bile yoktur.
Aldatma, aldatırken seyirciye taktik verme, zenginleri hep mutsuz gösterme, Dallas dizisi geleneğini sürdürme, gelenek göreneklerimizi hiçe sayma... Bunların hepsi o dizilerde var ve hepsi de seyirci rekorları kırmayı başarıyor.
İpe sapa gelmez ilişkilerin yaşandığı sözde örnekleri ekrana taşıyan sabah kuşakları da öyle.
İnanılmaz bir seyircisi var ve onlar da topluma alabildiğine kötü örnek oluyor.
Bu tepkiler, çoğalmadıkça, organize olmadıkça ve güce döndürülmedikçe “Ali, Ayşe’ye daha çook şanslar verir.”
İnorganik beslendikçe…
Eser Gültekin dostumun bir yakını; mezarlıklarla ilgili bir envanter hazırlarken dikkatini çekmiş:
1930’larda organik beslenen insanlar ortalama 45 yıl yaşarken 2022’de inorganik beslenen toplumda insan ömrünün ortalaması, 70’leri geçiyormuş.
Bu tezatı açıklayacak birçok tez ortaya atılabilir ama görünen o ki, günümüzde bütün olumsuzluklara rağmen insan ömrü uzuyor:
İnorganik beslenme, sağlıksız çevre, stres, abur cubur gıdalar, salgınlar, meğer bize vız geliyor.
1930’lu yıllarda savaşlar vardı, yine salgınlar vardı, her şey organikti ve üstelik insanlar bu güne göre daha az stres altında idi.
Bu tespitin şifresi çözülürse; bu aslında en büyük buluş olacaktır.
Merakla bekliyoruz.
İlginç…
Türkiye’de benzin istasyonlarındaki tuvaletlerin düzeni ve temizliği bir ara güzel bir yarışa dönüşmüş, bundan da Türkiye kazanç sağlamıştı. Özellikle turizm açısından hijyenin önemi sürekli ön plana çıkarken bu yarışı önde sürdüren petrol istasyonu markaları, reklamlarını en iyi şekilde yapmayı başarmışlardı.
Ancak bu heyecanın sürdürülmediği görülüyor.
Bazı petrol istasyonları, saat 24.00’den sonra “Güvenlik gerekçesiyle” deyip tuvaletlerini hizmete kapıyor.
Saat 24.00’e kadar güvenli de 24.00’ten sonra niye güvensiz, bilen ve cevaplayan yok.
“Burası Türkiye” diye pelesenk olmuş bir klasiğimiz var.
Bu defa da ona sığınacağız mecburen.
İbrahim Ormancı - Duvar Yazıları
Türkiye yine ikiye ayrıldı. “Çiğ köfte etli olur, etsiz olan kısırdır. Bana göreyse, etin kilosu 400 TL. Mecburen çiğ köfte etsiz efendim!
***
Aile Reisliği seçiminde, ıslak imzalı tutanakları ortaya çıkarsaydım ben kazanacaktım. Ama hain evlat Ökkeş oğlanın başına gözlemci dikemedim ne yazık ki!
***
Kimisi mükellef sofralarda başköşeye oturur. Kimisi de benim gibi sadece vergi mükellefi olur!
***
Milletvekili karısı oluver bir hele. Unutursun Mihribanım!
***
Ne varlığa sevinirim ne yokluğa erinirim. Rakip takımın yenilgisiyle avunurum. Bana akıl gerek bir hayli!
***
Kara listede olana kredi fırsatı verilecekmiş. Ne yani şimdi, bakkala borcum yüzünden kestiği veresiyeye yeniden başlayacak mı?
***
En son gerçekten de babalar duyarmış. Hanımla oğlan arasından bana gelen bilgi akışı Anadolu Ajansı’ndan gelen veri akışından daha az!