Günün anlam ve önemine binaen “Günah Keçisi” tablosundan bahsetmek istiyorum. Çağımıza, bugünümüze ve hatta geçmişe damgasını vuran “Günah Keçisi” tablosu hepimizi düşünmeye itecek, sanat tarihinde ikonik olmuş ama az bilinen tablolardan birisidir.

Yazıyı yazmadan önce bu hafta kova burcunu neler bekliyormuş, Merkür ne kadar geri gidecekmiş, kova burcunun başına insanlar yüzünden gelecek olanlar neymiş bir onu dinleyip tekrar yazıya döneceğim. 

Mars ve Uranüs kavuşuyormuş, ani olaylar olabilirmiş. Öyle diyor Hande Kazanova, öyle diyor astroloji… Etkilere karşı verilecek tepkiler önemliymiş.

Şükür, bu hafta da hiçbir olayın müsebbibi ben değilim, Mars ve Uranüs kavuştuğu için olacak her şey. Benim için bu haftanın günah keçisi; Mars ve Uranüs’ün kavuşması… 

Neyse, nerede kalmıştık?

İngiliz ressam William Holman Hunt tarafından resmedilen “Günah Keçisi” tablosunda; çölün ortasında kurak toprak üzerinde yapayalnız, kimsesiz, hüzün dolu bakışları ile içimizi ürperten bir keçiyi gösterir bize. 

19. yüzyılın önde gelen sanatçılarından William Holman Hunt, 1854-1855 yıllarında yarattığı “Günah Keçisi” (The Scapegoat) adlı tablosunda, insanlık tarihinin derin sembollerinden birini işler. Yahudi geleneğinde Yom Kippur (Kefaret Günü) sırasında günahların yüklendiği keçi, çöle gönderilerek toplumun günahlarının affedilmesini simgeler. Hunt'un bu eseri, sembolik anlatımı ve dramatik atmosferiyle, izleyiciyi tarihsel ve ruhsal bir yolculuğa çıkarır. Ancak, bu tablonun çağımıza yansıttığı mesajlar, modern dünya insanının vurdumduymazlığına ışık tutuyor.

“Günah keçisi” deyimini hepimiz biliriz. Suçu ya da günahı olmadığı halde başkalarının işlediği suçu üzerine yüklenen kişiler için kullanırız bu deyimi. 

Tablodaki keçi de, hiçbir suçu ya da günahı olmadığı halde dinsel öğretilere göre tüm Yahudilerin günahlarını yüklenip çölün ortasında o günahların vebalini ödemek için cezalandırılır. Holman Hunt, keçinin hüzün dolu bakışlarına yüklemiştir keçinin masumiyetini ve tüm suçsuzluğunu. 

Tarihin her evresinde birilerinin günahını haksız yere çeken masumları görüyoruz. 

Birkaç örnek vermek gerekirse: Günah keçisi kavramına çeşitli toplumlarda değişik zamanlarda rastlanır. Eski Ahit'teki Kefaret Günü ayinlerinde Yahudi kavminin günahları simgesel olarak bir erkek keçiye yüklenirdi. Bu keçi kurayla seçilir ve Azazel adlı kötü ruhu yatıştırmak ve Yahudi kavmini günahlarından arındırmak için Kudüs dışında bir uçurumdan aşağıya atılırdı ya da çölün ortasında aç susuz ölüme terk edilirdi.

Antik Yunanistan'da veba ve benzeri afetleri hafifletmek ya da önleme amacıyla günah keçisi olarak insanlar kullanılırdı. Atinalılar, Thargelia Şenliği'nde bir kadın ve bir erkek seçer, şölenden sonra bu çifti kentte dolaştırır, ince yeşil dallarla dövüp kent dışına sürer ve orada büyük olasılıkla taşlarlardı. Böylece kentin bir yıl boyunca kötü talihten korunacağına inanılırdı.

Günümüzde günah keçisi için insanlar seçilip iftira, algı ya da haksız dedikodu ile suçsuz yere suçlu ilan ediliyorlar. 

Ne yaptıklarının, ne kadar zarar verdiklerinin farkında olmadan insanoğlu yüzyıllar boyu kendi günahının vebalini çekecek bir şeyler aramış. Tıpkı Yahudiler gibi…

Kendi içindeki sorunları çözmeye cesaretleri olmayan yaptıkları yanlışların ihtimal dâhilindeki sonuçlarını göğüslemeyi göze alamayan güruh her zaman bir günah keçisi arar. Ancak ve ancak hiçbir sonuç sebepsiz değildir. 

Bir keçinizin olması ve ona yüklenen günahların kimin tarafından işlendiği, olayın başlangıç evresini ve sorumlularını değiştirmez.

Hunt'un tablosu, izleyiciye sadece bir sanat eseri sunmaz; aynı zamanda empati ve sorumluluk üzerine düşünmeye davet eder. Keçinin gözlerindeki hüzün ve çaresizlik, aslında modern insanın duyarsızlığının bir yansımasıdır. Bireysel ve toplumsal olarak, empati yeteneğimizi kaybetmiş ve sorunlara yüzeysel çözümler ararken, derinlemesine düşünme yetimizi yitirmiş durumdayız.

Bu bağlamda, "Günah Keçisi" tablosu bize şu soruları sordurmalıdır: Kimleri günah keçisi ilan ediyoruz? Hangi sorumluluklardan kaçıyoruz? Gerçek çözümler için ne yapabiliriz?

Çünkü günah ne keçi de, ne Mars ve Uranüs kavuşumda ne de” ben yapmadım asıl o yaptı” dediğiniz kişi de! 

İnsan bilmelidir ki; birilerini "günah keçisi" ilan ederek, kendi sorumluluklarından kaçamaz. Bu tavır, sorunların çözülmesini değil, derinleşmesini sağlar!