Ünlü moda markası Dior’un ve Armani’nin kapitalist sermaye anlayışı sayesinde insanları nasıl sömürdüğü haberi bu haftaya damgasını vurdu. 

Tedarikçiler tarafından uzun süre çalışsın diye fabrikada uyumaya zorlanan ve saati 2-3 $'a kaçak çalıştırılan Çinli işçilerin 57 dolara (53 €) ürettiği çantanın, Dior mağazalarında 2780 dolara (2600 €), yaklaşık 50 katına satılmasıydı haberin konusu.  Ancak buradaki haberde eksiklik var, çünkü bakıldığında üretim maliyeti toplam maliyet demek değildir. Sorun pahalı satılması değil, emeğin sömürüsüydü.

Asıl haber olması gereken üretim esnasında insanların nasıl acımasızca insan hakları çiğnenerek çalıştığı olmalıydı ki, mahkeme raporları sonucu insan sömürüsüne yönelik olarak bu iki lüks marka devine kayyum atandı. 

 İnsan sömürüsünün, mahkeme raporları ile anlaşılmasından sonra iki moda devi olan Dior ve Armani’ye kayyum atandı. 

Dior, acaba bu duruma ne diyor? 

Biz bunu zaten hep yapıyorduk mu?

Sadece biz yapmıyoruz mu?

Şaşılası durum. Ne diorsun?

Armani de yapıyor, calvin klein, guess, gucci, louis vuitton, bulgari ve hatta Apple da!

Fransa merkezli iki firma, İtalya’da yer alan üretim tesislerinde ucuz işçi çalıştırarak ucuza mal ettikleri ürünleri fahiş fiyatlarla tüketiciye sunuyorlar. Peki, satan kadar lüks tüketim malzemesi alarak bu kapitalist sömürüye destek verenler de bu yaşanılan sömürünün, insan katliamının ortağı değil mi?

Tıpkı İsrail’in Filistin’e uygulamış olduğu orantısız savaşta 20 bin çocuğun kayıp olması ve kimsenin buna sesini çıkartmaması gibi. Toplu çocuk mezarlarına duyarsız kalınması gibi…

34 sayfalık mahkeme kararında, işçilerin "24 saat boyunca çalıştırılması" amacıyla iş yerinde uyumaya zorlandığı belirtildi.

Ayrıca, belgede belirtilene göre, makinelerin güvenlik cihazları da işçilerin daha hızlı çalışması için çıkarılmıştı. Sağlıksız koşullarda, uzun mesai saatleri içerisinde yasadışı olarak çalıştırılan insanların acımasız koşullarda ürettiği ürünleri acımasızca para harcayarak alıyor insanlar.  Lüks tüketim alışkanlığı daha doğrusu tüketim alışkanlığı böyle bir şey. Daha önceki yazılarımdan birinde yine bu tüketim kültürü sayesinde yatağında uyuması gereken minicik bedenlerin tüketim çılgınlığına yani fast fashion anlayışına nasıl kurban edildiklerini yazmıştım. Moda sektörü acımasız bir şekilde insan sömürmeye devam ediyor. Çünkü talep var! 

Kaçak işçi, çocuk işçi, emek katliamı…

Eskiden ülkeler, ülkeleri sömürge olarak kullanırlardı, şimdi ise sömürgeci ülkelerin sömürgeci markaları sömürüyor insanları. 

Peki, sen ne dior’sun?

Satan mı suçlu, satın alan mı?

Aldığınız her ürün size vicdan azabı olarak dönebilir tabi eğer bir vicdanınız varsa…