Huzur…
Ferit Reyhan Sümer
Sizlere, günümüz dünyasında insanlar ve temel hakları hakkında ne düşünüyorsunuz diye sorulacak olsa; Dünyaya gelen insan nerede olursa olsun, yaşama hakkına sahip olduğu gibi, güvenli bir yerde, huzurlu ve mutlu bir hayat sürme hakkına da sahiptir, cevabını vereceğinizden eminin.
Peki günümüzde böyle olduğunu insan hayatına değer verildiğini söyleyebilir miyiz? Dünya tarihinin yazıldığı kitapları incelediğimizde, insanların kahir ekseriyetinin, bugün olduğu gibi geçmişte de yaşam haklarının, hemcinsleri tarafından ellerinden alındığı, alınmayanların, güvensiz, huzursuz ortamlarda mutsuz bir hayat geçirdiklerini öğreniriz.
Güvenli yer dendiğinde, şahıs olarak aklımıza kendimizi her türlü maddi manevi tehlikelerden uzak, huzur içinde, bir millete ait, inanç, dil ve kültür birliği içinde olan insanlarla yaşadığımız yer, ülkemiz aklımıza gelir.
İki asrı aşan bir süredir üzerinde hayatımızı sürdürdüğümüz Anadolu’da dün atalarımızın bugün de bizlerin huzurlu, güvenli bir hayat sürmemizi engelleme çabasında olan emperyalist kapitalist sömürgeci ülkelerin taşeronları ve maalesef onları destekleyen dahili bedhahlar, en son olarak Taksim’de 6 masum vatandaşımızı şehit ettiler.
Ülke insanımız bu olayın acısını yaşarken, bir takım kelli felli insanların bazı haberleri manipüle etmeleriyle, milliyetçi vatansever olduklarını iddia edenlerin bir kısmı, Ensar ruhunu unutarak, Emperyalist ABD’nin binlerce TIR silah yardımı yaptığını, YPG’li teröristleri eğittiğini, Kaptan-ı Derya Barbaros Hayrettin Paşa’nın kemiklerini sızlatan amiral emeklisinin ve daha birkaç vatansever! Muhaliflerin “Sınırımızda başkası olacağına PYD olsun” dediklerini unutarak, sınırı kapatalım teraneleri ayyuka çıktı.
Kim mi bunlar; sözde sanatçılar, aydınlar, fikir önderleri! ve de şark kurnazı Fethullah’ın kirli çamaşırlarını koklayıp sarınanlar, vs.
Terörü kınıyoruz, karşısındayız derler, derler de!, YPG ve PKK’nin adını ağızlarına almazlar, ABD`nin PKK/YPG’li terörist sarı torbaya girdiğinde yayınladığı taziye mesajlarına gıklarını çıkarmazlar.
Sınırlarımızı savunmak vatanın bölünmez bütünlüğünü korumak konusunda, dün olduğu gibi, bu gün ve gelecekte de hiç değerini kaybetmeyecek olan, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın; "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz." sözünü takip ederek, Allah yolunda, vatan savunması uğruna ölümü göze alan aziz şehitlerimiz, inancımızın temel kitabı Kur’an-ı Kerim`deki. Âl-i İmrân suresinin 169. ayetinde (mealen): Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın, bilakis Rableri katında diridirler müjdesine mahzardırlar.
Ülkemiz üzerinde içeride ve dışarıda tezgahlanan bir takım pis oyunlar sebebiyle, aklımızda oluşan olumsuz düşüncelerin yol açtığı yüreğimizdeki karamsar duygular, hayatımızın sınırlı günlerini huzur içinde geçirmemizi engelliyor.
Günlerimizi nasıl güven ve huzur içinde geçirebiliriz diyerek düşündüğümüzde, doğru olmak, şükretmek, çalışmak, sonrasında çeşitli engelleri önümüze çıkaranlar olsa da ve ne yaparlarsa yapsınlar, özlemini duyduğumuz huzurlu hayatın önündeki engellerin kalktığını göreceğiz.
“Nasıl doğru olunur”un doğru rehberi ALLAH cc, Adem’den (as) itibaren insanlık için gönderdiği kitap ve peygamberlerin izinde sonuncusu olan, Kur`an-ı Kerim ve onu insanlığa anlatan Peygamber Hz. Muhammed`i takiple olacaktır.
Zira doğru insan huzurludur, şükretmek insanı rahatlatır, Din, ahlak, kanunlar, insanların gelişmiş bir toplum içerisinde huzurlu yaşamasını sağlayan konular olsa da, huzurun olması ve devamlılığının sağlanması çok kolay olmayabilir. Zira emperyalist sömürgecilerin kuklası olan yerli bedhahlar, yaşadıkları ülkenin içinde bulunduğu zamanki sayısız olumsuzlukları öne çıkarmayı, inançlı vatansever insanların kalplerine vesvese sokarak mutsuz etmeyi, olumsuz birtakım soruları beyinlerine sokarak kargaşa yaratma görevini üstlenirler.
Her ne olursa olsun, milletimizi karamsarlığa düşürerek huzursuzluğa sevk edecek olaylara karşı en güzel cevap, emek sarf ederek dürüstçe çalışmak, insanı aklen, bedenen ve ruhen huzura ve mutluluğa ulaştırdığı ve toplum için yararlı bir kişi yaptığını Kur`an-ı Kerim`in Necm Suresi 39. Ayet meali “Bilsin ki insan için kendi emeğinden, çalışmasından başka bir şey yoktur.“ Necm Suresi 41. Ayet meali. Ve “Sonra çalışmasının karşılığı kendisine tastamam olarak eksiksiz şekilde verilecektir de” görebiliriz.
Toplum olarak önümüze, emperyalist kapitalist sömürgeci ülkeler ve onların taşeronu yerli bedhahlar tarafından engeller çıkarılsa da, milletimize ve ülkemize, zamanımızı boşa harcamadan hiç kimseyi hor görmeden (“Benim oyumla çobanın oyu bir mi?”) diyen kendini bilmeze, Allah cc insanları doğru yola ileterek hidayet içerisinde huzurlu bir hayat sürmelerini sağlayan peygamberlerle ilgili olarak, Nesâî’nin naklettiği bir rivâyette şöyle denir: Rasûlullah (s.a.s.): "Hz. Musa koyun çobanı olduğu halde peygamber oldu. Hz. Dâvud koyun çobanı olduğu halde peygamber oldu. Ben de ehlimin koyunlarını Ciyâd'da güderken peygamber oldum" dedi.
Anlayana…
İki kelimesini değiştirdiğim iki mısra çok şey anlatıyor zannımca.
Yok başka yerin iyilik, güzelliği (lütfu) ne yazdan ne de kıştan
Bir tatlı huzur almaya geldik Türkiye’den (Kalamış’tan)
Yorumlar