Kahramanı için cesaretli bir mektubun hikayesini yazmaya başladık. Sonunu düşünmeden, belki mutlu, belki umutlu ama belki de karamsar bir hikayenin henüz başında, kendini bilmeyen, ne düşündüğünü bilmeyen, ne yapması gerektiğini bilmeyen, aslında tek bildiği şeyin sevgisi olduğunu farkeden birinin ilan-ı aşk çabasını anlatamaya çalışacağım. 

***

Nasıl ya da neden diye sorma bu kez. Belki de kabullenmen gerekiyor. Yeri gelir, uzun uzadıya konuşuruz ama şimdilik olanı biteni kabullenmelisin. Önemli olan, bununla nereye kadar yaşayabileceğin ya da ne kadar karşılık verebileceğin. Eninde sonunda her cümle sona erer, üstündeki bir çift gözün hatrına devam etmek istersin, işte tam o anda ne düşüneceksin? Yarım bırakmayı mı, devam etmeyi mi? 

Şimdi bir yol ayrımında değiliz belki, hatta yollar hiç birleşmeyecek bile, ki ayrılmak için önce bir olmak gerekir, yine de insan merak ediyor sanırım sonunu. Kerameti başında mı bu işin yoksa sonunda mı? Olduğu yerde öylece kalabilen mi kazanacak, hep daha sonrasını, fazlasını isteyen mi kaybeden sonunda? Dur, sen söyleme, çok fazla soruyorum, biliyorum. önemli olan yazılmış olması belki de şu an.

Yorulduğumuz, sıkıldığımız şeyler zamanla değişse de yorulmaktan ve sıkılmaktan kurtulamıyoruz. Sanki üstümüze boca edilen hayat şurubunun özünde vardı, hiç söylemeden, öylece can verdiler yüreğimize de biz farkına vardığımızda çoktan yaşam türküsünü söylemeye koyulmuştuk. Ya da daha ilk günden beri bizi bizimle oyun oynuyordur da, hürmetimizden sesimizi çıkarmıyoruzdur. Şimdiden bakarsak yine, ne hayıflanmanın zamanı, ne de vazgeçebilmenin. Çoktan yarısına adım attık hayatın, ortasında yüzerken atiye umutla bakalım.

Hep diyorum ki, ya o ben olsaydım. Ne onun kadar kötü olurdum, ne de sen bu kadar üzgün. O ben olsaydım, bugün bambaşka bir yerde, bambaşka bir konuda, bambaşka bir şey konuşurduk da, ben tahayyül edince bile yere göğe sığmıyorum. Yine de, neden o olmadığımı biliyorum, neden orada olmadığımı biliyorum. Bilsem de bu mektubu yazmak için kendimde bulduğum kuvvete şaşıyorum. Hiç okumayacağını bilsem de yazmaya devam edeceğim, okusan da beş dakika önceden farksız hissetmeye devam edeceksin belki. Şimdi zmaanı değil belki geriye dönmenin, belki sonra da değil, yine de atamadım işte içimden geri dönebilme hevesini. Bir yare en çok ne olmak yakışırsa, en çok da o sensin.

Tutamam kendimi uzakta
Ellerini yönüm belledim biraz
Ne karıncaların yuvası, ne seher yıldızı
Kara göğün altındaki efil efil ışık buğusunda
İnce yeşil ışık misali belirginsin
Nerede olduğunu, ne olduğunu bilmeden
Uzak ve boğuk hayalin öznesisin.

Ellerin demiştim, yılda bir önüme ışık tutan
Gel tut yine elimi, yönüm ol yeniden
Rüzgarda sallanan lambanın altında eriyen hayatımı
Türlü cezaların tezahürü şişliklere gebe bedenimi
Zamansız mesafeleri umursamayan kalbimi
Kopartıp al götür benden uzakta neresi varsa